‘Adamın dibi’ yazmıştı, dikkatimi çekti, bahsettim. Konuya dair anlatım için, dün şöyle demiştim;

“İKİSİ BİRARADA OLUNCA,  BİRİNİN KIYMETİ, DAHA BİR ANLAŞILIYOR!?!..”

Birbirine tezat olsalar da mutluluk ve mutsuzluk konusu, birinin kıymetini anlamak için, mutlak ki birini yaşamak gerek.

Üzerine çok söz edilebilen konular olsalar da, dün de demiştim; bakıldığında kökeni aynı kelimeden geliyor olsa da, ne de tezatlar!?!..

Dün, mutsuzluk üzerine düşüncelerini derleyen Ali ağabeyin anlatımından söz ettim sizlere.

5 maddede, mutsuzluğun formülünü vermişti kendileri. ‘Adamın dibi’ demiyorum boşuna, hakikaten de öyledir kendisi.

Doğrular üzerine düşünmekten ve doğrular üzerine söz etmekten çekinmez kişiliği ile benim önemsediğim büyüklerimdendir NOKTA.

Beni bilirsiniz, vurgulu sözlerimi ‘vesselam’ demeden tamamlamayı sevmem..

Düşünmeyi severim. Düşündüklerimden söz etmeyi de elbette ki severim.

Düşündükçe, ‘vesselam’  demeden edemiyorum ayrıca.

Bende, ‘vesselam’ düşündüğümün bir belirtisi, göstergesine mi dönüştü ne?

Neyse konuya dönelim, Mutsuzluktan değil de,  Mutluluk üzerine sözler edip, formülünü de dile getirmeye çalışalım, ne dersiniz?

*          *          *

Bir bilen şöyle demişti bir dönem;

“MUTLULUĞU BÜYÜK ŞEYLERDE ARAMA!?!...”

Hakikaten de öyle, çoğu kez küçük şeyler ne de mutlu eder insanı. Bir dokunuş, bir gülüş mesela..

Ya da, tadına hasret kaldığınız lezzetten bir küçük lokma…

Sen mutlu olduğun şeyleri ara bul, o yeter misali, küçük görülse de, mutlu ediyor ise seni küçük şeyler, derdin ne?

Şimdi buradan hareketle; “Mutluluğu büyük şeylerde arama..” ifadesinde, ‘ma’ ayrı olsa, mutluluğu hiç arama ya dönüyor denilen.

Türkçemizin azizliği, mutluluğunuzu gölgelemesin şimdi. Sadece, küçük bir noktaya temas etmek istedim.. 

Küçük bir nokta, desek de çoğu zaman, küçük bir nokta, ne de önemli aslında.. Öyle değil mi?

*          *          *

Mutlu olmak iste yete ki sen, nedenin çok olur NOKTA..

Mesela mı? Mesela; Sabah kalkabildin mi yardımsız yatağından?

Ya da, gidebildin mi köşedeki fırına, bakkala, markete  ekmek almaya tek başına üstelik yardımsız!?!.

Alsana mutluluk işte.. Mutlu olmak iste yeter ki sen.. Daha ne çokları var verilecek örneklerin..

Şöyle bir hava almak isteyip, kordona çıktığında, Çanakkale’de yaşayanlardan söz ediyorum elbette.. Bu da bence dünyanın en büyük mutluluğudur kardeşim.

Şimdi kordon boyunda bir kafede, İçebildin mi çayını kendi ellerinle?

Alsana bir tarifsiz mutluluk daha..

 *          *          *

Sayayım mı daha.. Söz edeyim mi, mutlu olabileceğimiz, küçük görülse de çok büyük kazanımlarımızdan.. Kaybetmediklerimizden..

Mesela diyorum, görebildin mi bahçende yeni açan bir çiçeği?

Apartman Yöneticisinin önemsediği gül fidanlarının, bir nokta da mutluluk kayağına dönüşmesi ne kadar da güzel aslında..

Hele hele, şu vereceğim örnek..

Bende küme tipi migren tutar bazen, ağrıdan kıvranırım. Neyse ki, yaş ilerledi, migrenin kümesi dağıldı gitti, alın işte bana büyük bir mutluluk nedeni.

Bu nokta’ dan hareketle; ağrımadı değil mi bugün hiç bir yerin.. Senden mutlusu olmamalı be azizim.

*          *          *

Çevrende bahsedilen bir tür rahatsızlığın da yok sa, (unutkanlık gibi)

Mesela; aklın başında, sevdiklerin de yanındaysa, bundan daha büyük mutluluk var mı ki?

Bir seferinde, üç çeyreği tamamlamış, “Okeye dönüşler başladı bende?” diyerek, ilerleyen yaşını ti’ ye alan bir büyüğüm, şöyle demişti..  “Ne önemi var yaşının, boş ver yaşa gitsin.”

Aklın başında, sevdiklerin yanında, yatağından da kalkabiliyorsan tek başına, Mutluluğun formülü, inan ki sen de üçü bir arada.

 *          *          *

Yaşadığın şehir, eminim ki milyonlarca insanının yaşamak istediği bir şehir.

Çanakkale özeldir, anlatılmaz yaşanır.

Bu da, vereceğim mutluluk formülünün en başındadır… NOKTA….