Güzel karar diyordum ki, yangın haberi geldi. Bana göre güzel olan haber için, başlık atmıştım;

Dönemin Çanakkale Orman Bölge Müdürü Talak Göktepe’nin şehit düştüğü tarihte, yangın bölgesinde olan gazetecilerdenim. Anlatamam o günü. Kelimeler yetersiz kalır, yaşadığımız üzüntüyü anlatmaya.Alevlere müdahale ettiği sırada, iki ateş arasında kalıp, Şehit olmuştu Talat ağabey. Büyük yangının üç gün öncesinde,  Kayalıtepe mevkiinde çıkan bir başka yangında, benzer bir tehlike atlatmıştı rahmetli Talat Göktepe Orman Bakanlığı, Çanakkale’de görev alacak bir keşif helikopterine, rahmetli Talat ağabeyin adını vermiş. Bu konuya ilişkin detayları okuyor iken, aklımdan hiç çıkmayan 1994 yangınında yaşanılanlar geldi gözümün önüne. Öyle bir çaresizlik yaşanıyordu ki,  anlatmak ne mümkün..

O yıllar film şeridi gibi geçtiği sırada gözümün önünden, bir yangın haberi işittik.. Sezonun ilk yangını, elbette ki yüreklerimizi aza getirmeye yetti.

Yangın sezonu resmen başladı dün. Dün, Dünya Çevre günüydü ayrıca.

Yaşamımız için önemi tartışılmaz Çevremizin. Ormanlarımız hep  olmalı, korunmalı ayrıca. 

Ormana ateş düştüğünde, ilk dakikalardan itibaren gelişmeleri izleriz, biz gazeteciler ivedilikle yangın mahalline gideriz.

Merkeze bağlı Gökçalı Köyünde,  tarım arazisine düşen ateş, rüzgarın da etkisiyle kısa sürede etkisini arttırdı.

Bölgeye çok sayıda itfaiye ve yangın ekibi gönderildi.

Ne var ki, alevlerin ormanlık alana doğru ilerlediğini işittiğimde, durduğum yerde duramaz oldum.

Yangı haberini işitmeden evvel, Talat ağabeylin adını göklerde yaşatacak keşif Helikopteri ile ilgili haberin detaylarına takıldığımdan,  gözümün önünden gitmek bilmeyen film şeridi, daha da bir netleşiyordu sanki.Ne yalan söyleyeyim, kendime gelmekte bir hayli güçlük çektim.Sonrası, işime odaklandım.  Sezonun ilk yangını çıkmış ve sürüyordu çünkü. Çanakkale-İzmir karayolunun bir bölümünü kallaya dumanlar, seyir halindeki araçların ilerlemesine de engel olacak düzeydeydi kısacası.Alevler öyle hızla ilerliyordu ki rüzgarın da etkisiyle, orman alanına ulaşması çok uzun sürmedi.Ekipler, canlarını hiçe sayarlar. Alev Savaşçıları, hayatlarını hiç düşünmeden tehlikeye atalar. Tıpkı, 1994’ de, Talat ağabeyin yaptığı gibi.Dün de öyle oldu. Alevlerin önüne geçebilmek için havadan ve karadan yoğun bir çaba ile söndürme çalışmaları başladı.6 uçak, 2 helikopter, 24 arazöz, 8 su ikmal aracı, 2 ilk müdahale aracı, 1 dozer, 1 treyler, 5 belediye itfaiyesi ile birlikte toplam, 192 Alev Savaşçısı yangın mahallindeydi.Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğü,  “Saat 13:55’de Çamlıca Yangın Gözetleme Kulesi’nden bildirilen Çıplak Köyü TİGEM mevkiinde ziraat alanından duman yükseldiği ihbarı üzerine ekiplerimiz derhal yangın malyalline sevk edilmiştir.” Diye yaptı ilk bilgilendirmeyi.Detaylar verdi ardından; “İlk müdahale saat 14:00’de yer ekiplerimizce yapılmıştır.” Diye.

 Yangının anız tarlalarında başlaması, adeta baruta dönen kuru otların,  rüzgarın da  etkisi ile Alevleri bir doğrultuda ilerletişi, çaresizlik değildir de nedir ayrıca?

Bölge Müdürlüğü, bilgi notunda; “hızla yayılma eğilimi göstermesi ve Çanakkale –İzmir Karayolunu geçip Gökçalı Köyü ziraat ve orman alanına sirayet etmesi üzerine yer ekiplerimize destek amacı ile derhal Dardanos’ta konuşlu yangın söndürme helikopteri ve Çanakkale ve Edremit’te konuşlu uçaklarımız yangın mahalline hareket ettirilmiştir.” diyerek,  yaşanılan seferberlikten söz ediyordu.

Pek çoğumuz, Yaz gelsin ister. Yaz mevsimini ayrı birsever. Ne hikmetse artık,  Yaz korkuttu hep beni. Yangınların sebep olduğu çaresizlik, belki de bunun tek nedeni.

Ormanlarımıza ateş düşmesin. Ormanlarda yaşam bulan doğal hayat, ağaçlarımız gibi kavrulmasın hiç inşallah.