Yüreğine sağlık usta.. Ne kadar da güzel özetlemişsin, başa gelecekleri.
“Misafir ol gel bana” diye içimden geçirdiğim anda, bir de bakıyorum ki, ‘Adamın dibi’ döktürmüş yine.
Evet, bildiniz… Ali ağabeyimden bahsediyorum. Kendisinin bendeki yeri, kelimeler ile anlatılamaz düzeyde bir isimdir Ali Kayadibi.
Ses tonunu bir işitseniz, iddia ediyorum asla unutamazsınız. Öylesine, mikrofoniktir.. Zaten, seslendirme sanatçısı olarak da bilinir kendileri.
Şimdi, döneyim Ali ağabeyimin dediklerine..
“Şarlatanlıkta şeytana pabucu ters giydirmek budur!” diye atıyordu güne özel başlığını.
Ardından da, soluksuz okuyacağınıza inandığım dedikleri geliyordu.
“İnsan başarısının kriterleri değişti.” Diyüorduf önce, sonra da ekliyordu;
“Üniversitede akademik unvan almak, ekonomide dev yatırımlar ve geniş istihdam alanı açmak, yeni teknolojilere hızlı uyum sağlamak...
Basit ve kısa geçiyorum; bilimsel makale veya buluşu - kime ait olduğuna bakılmaksızın - sosyal medya araçlarıyla geniş kitlelere ulaştırmak akademisyeni başarılı gösterir. Kripto para piyasasında etkin olan ekonomik değerlerden bağımsız zenginlik ölçüsünde başarı sayılıyor.” diye.
Şahsen, hiç böyle düşünmemiştim daha evvel. Bu denilenler üzerine, çalıştırınca az saksıyı, daha bir anladım diyebilirim.
‘Adamın dibi’ genelde böyledir. Bir söz eder, siz başlarsınız, “Ben neden böyle düşünmemiştim daha önce” diye..
Ali ağabeyin kaleminden, şöyle geliyordu sonrası cümleleri.
“Bilgiye bakmadan teknolojiyi iyi ya da kötü amaç gözetmeksizin kullanmak başarı kabul ediliyor.
Son olarak benim de ilgi, sevgi duyup emek verdiğim eğitim, kişisel gelişim alanında artık bilgi ve yetenekten başka kriter başarının tek ölçüsü sayılıyor.
Sözümü sakınmayacağım; kişisel gelişim adı altında verilen eğitim, seminer, psikolojik arınma gibi etkinlikler yalan sosuyla ne ölçüde desteklenirse o kadar başarı kabul ediliyor.
Bu eğitimlerin dozu öylesine kaçtı ki; yalanlar yer yüzünde bu kadar sofistike bir görünüme bürünmedi.
Şeytan varsa; işte budur!”
Tam da böyle idi vurgusu. Daha ne desin ki ayrıca?
Ali ağabeyimin, ”Bu seanslara katılanlara hakaret etmiyorum, sadece acıyorum.
Büyüyüp koskoca insan olmuş; yaşamının sorumluluğunu hâlâ üstlenmemiş, hayatındaki tüm beceriksizliklerin suçunu ebevynlerine yükleyen talihsizler...” diye gelen ifadesinin nedenini, düşününce daha bir anlıyor aslında insan.
Lafı eder, düşünürsünüz o an. İşte buna bir örnek daha;
“YARI CİDDİYİM” diye attığı başlığın altında açıyordu meseleyi benim usta.
Diyordu ki; “Uzaylıların hava üssü diye Göbeklitepe'de 69 bin TL karşılığında ‘Sirius bağlantısıyla 21 katlı gizli boyut kapısı açma’ gibi daha tuhaf ve saçma başlıklarla ağlama seansı düzenleyen Şebnem Tacigut, bence bu alanda son yıllarda en başarılı kadın!
Başarılı derken ciddi miyim? Yarı ciddi!
Başta saydığım gerekçelerle...
Gazeteci ve ikincil kariyerim eğitimci olarak bu alanlarla da ilgilendim. Aile dizilimi gibi eğitim veren yakın arkadaşlarım da var.
Ancak bu ölçüde azgın, arsız ve fütursuzca iş yapsalar dostluğumu sürdürmem. Bunda tam ciddiyim!
Akdeniz Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Havva İşkan Işık da, haklı olarak Göbeklitepe'deki ağlama seansına isyan ediyor;
‘Burası uzaylıların havaalanı falan değil. Burada şifa aramayın. Şifa istiyorsanız psikologlar var!’ ”
Neden yarı ciddi olduğunu anlattıktan sonra, veriyordu asıl mesajını Ali ağabeyim.
İşte, o mesajı;
“Son olarak çok ciddiyim ve istirham ederim; bu tür etkinliklere katılmayın. Riskli, ruh bütünlüğünüz bozulur.”
Ne de güzel bir anlatıma imza atmış yine ustam. Yüreğine, kalemine sağlık agacım…