Bazen, içimizden gelenleri konuşur, yazıya dökeriz hatta.

 

 

Kimi zaman, anı olur bu anlatımlar, kimi zaman şarkı sözü, ya da şiir..

Düşünme halimiz; bizi tüm canlılardan fraklı kılıyor vesselam..

İnsan dediğin, düşünmeli bence de.. İyi de yapsa, kötü de, irdelemeli yaşamını.

Dolu dizgin yaşamlara inat, dolu dizgin yaşama çabası verenler gelse de şimdi aklıma, boş veriyorum bir anda, nedense…

Yahu, bir paylaşıma odaklandım aslında.. Ne güzel ifadeler, o ifadeler öyle..

Bahsedeyim o halde, sizlere de..O güzel ötesi ifadelerden.. Hazır mısınız?

“Şöyle demek denk düşer; insan, doğduğu topraklardan ne kadar uzaklaşsa da köklerinden kopamıyor. “

İlk cümle, tam da böyle idi.. Düşününce, ne de haklı olduğunu anladık değil mi edilen sözün?

Ve ardından; ”En azından uzakta da olsa köklerinin beslediği benzer dallara tutunuyor.

Bir yanı dağlara yaslanmış, diğer yanı altından ırmaklar akan cennet misali köyde doğup büyümüş biri olarak tabiatım gereği doğayı ve canlıları bir fâni sevgi olarak görmedim.” Şeklhirnde bir güzel ötesi anlatım daha..

Bitmedi henüz, dahası da var sözcüklerin..

Mesela; “Henüz 8-9 yaşlarımda belki de o yaştaki çocukların sahip olmadığı lepidoptera* koleksiyonum vardı.

Lepidoptera ne mi?

Kelebekleri içeren böcek takımı.

Gizliydi, abilerim bile bilmiyordu.

Hiçbirini canlı olarak koleksiyonuma almadım, kıyamazdım.

Kimi bir örümcek ağına kimi bir reçineye takılıp kısa ömrünü tamamlamış.” Diye kaleme alınan güzelim çocukluk anılarından söz ediyordu yiğit agam..

Anılarından bahseder iken; “Haa şimdi hatırladım” vurgusu yapıyordu bir de..

Ve ekliyordu ardından, diyeceği lafı..

Koleksiyonu toprak evin bir köşesine saklamıştım.

Yenisini yapmak için evimiz yıkıldığında çocuk dikkatinin yetersizliğiyle yerini bulamadım .

Duyarlı insanları "karıncayı bile incitmez" sözüyle tanımlamayı hep ayıplı söz diye nitelerim.

Zira minik bedeninden yüz kat daha ağır yük taşıyan bir varlığa değersiz muamele insanca ve insaflıca olamaz. Bir kelebeğin kanadındaki zarafeti her güzele yakıştırırım.

Çiçekler de öyle ağaçlar da...

 İnsanla doğanın ilişkisi sözle lirik şiirlerle anlatılmaz. Yaşamak gerek. Misal, papatya alın kendinize, varsa zarafetiniz onu güzelleştirir, asalet bulaşır elinize, ruhunuzu rahatlatır.

Papatyaları severim, papatyaları sevenleri de...

Dedim ya benim tabiatım* (doğal hal, karakter ve huy) böyle. Memnunum, kendime bir papatya almalıyım.”

İki lafın belini kırmak der iken başta, onca çıplaklığıyla yaşama dair, yaşanmışlıklardı asıl söz edeceğim.

Anılar ne değerli aslında.. Hatırda kalanları, anlatmak da aslında çok kıymetli..

Çocukluğunu özleyeler için, bahsedeyim dedim, ustamın kaleme aldıklarından örnekle..

Adamın dibi, döktürmüş yine.. Bahsetmemek olur mu hiç..

Kalemine, yüreğine sağlık abim.. Sağlıkla kal…

.