KARAKOÇ ise şayet kaleme alınmışların altında geçen imza, okudukları karşısında bir değil bin düşünce haline bürünür her insan.
En çok ta, MİHRİBAN’ ın dinler iken, dalar giderim ifadelerin içine, kaybolurum san ki!?!..
Sizleri bilmem de, Lambada titreyen Alevin nasıl olur da üşüdüğünü düşünürüm mesela…
Eserleri, dilden dile şarkılara dönüşmüş bir üstadın, olacakları anlattığı pek çok şiiri de var bildiğim.
Sizleri bilmem de, kaçınılmaz gerçeği düşündükçe, fani dünyanın ne de boş olduğunu anlarım bir kez daha.
Üstadın bir. İçimizden biri.
“Dinle mezarından köyün halini,
Asvaltsız yol-sokak kalmadı emmi.
Beton yaptı torun ahşap evini,
Ardıç kiriş-direk kalmadı emmi.” şeklindeki anlatımıyla, ne de ANLAM yüklü, sözler etmiş öyle değil mi?
Sosyal medyada bu aralar hayli çok bir paylaşım..
Bir şiir paylaşılan, imza kısmına da, Abdurrahim Karakoç ismi eklenmiş.
Düşündürüyor ifadeler insanı. Nasıl düşünmez ki ayrıca, bu ifadeleri okuyan bir insan!?!..
“Yandı ocaklarda dirgenle yaba, Köşelerden kalktı teneke soba,
Herkesin altında son model araba, At-merkepten binek kalmadı emmi.”
Güne özel sözlerin, gününden çok evvel edilmiş olması, ne mübarek bir durum bence.
Günü görmek, hem de yıllar öncesinden, bir büyük marifet değil midir sizce de?
Üstadın; “Müslümanlık kaldı sadece lafta, Camiide üç-beş ihtiyar safta,
Kur an açılmıyor, bekliyor rafta, Hadise hiç gerek kalmadı emmi.” vurgusunu, düşününce şöyle bir, edecek sözde yok gibi hani…
Hele ki; “Yağ-peynir marketten, ekmek fırından,
Emekliyiz, endişe yok yarından,
Erkekler korkuyor kadınlarından,
Mutfakta un- elek kalmadı emmi.” deyişine ne demeli şimdi?
Geniş düşünmek, böyle bir şey işte. Edebiyat ta iyi ise, değmeyin gelen ifadelerin keyfine.
Şu denilenlere baktım bir de..
“Traktörler eker, aletler söker, Pekmezin yerini aldı çay-şeker”
Hey gidi hey, diyerek, devam edeyim mi?
Şu denilenlere bakın şimdi sizlerde;
“Köyler şehir oldu, şehir köy oldu, Çobanlar, çıraklar şimdi bey oldu,
Eski görenekler bilmem ney oldu, Sizler gibi örnek kalmadı emmi.”
Güncellenmiş sanki zaman, bu denilenler kaleme alındığı o an.
Bu güne konuşmak, bu günden çok önce, herkese nasip olmamıştır sanki emmi sözünü de ben edeceğim şimdi..
Hemen gülmeyin yahu, edebiyatım iyidir benim de.. Ne de olsa, Çanakkaleliyim..
Sırada, şu ifadeler var şimdi de;
“Tohum melez oldu, oynandı geni, Sebzeler, meyveler diyor albeni,
Şişirdi göbeği, ağarttı teni, Hormonsuz bir yemek kalmadı emmi.”
Düşününce şu denilenleri, durum sahiden de öyle tabii.
Hele ki şu anlatıma ayrıca bayıldım, yalan yok.. Güne özel ne de güzel tespit..
“Kimimiz tansiyon, kimimiz şeker, Yürümek yok artık, herkeste teker,
Kız-oğlan otuz beş yaşında bekar, Eski düğün dernek kalmadı emmi.
Seherde horozdan başkası kalkmaz, Eski anneler yok ocağı yakmaz,
Sabah ondan önce kahvaltı yapmaz, Erken çıkan erkek kalmadı emmi.
Hasılı eski köy yeniye döndü, O eski evlerin ışığı söndü,
Göçelim, şehirler çok rahat dendi, Kadir kıymet, emek kalmadı emmi.”
Türk Edebiyatı böylesi eşsiz eserler ile binlerce yıl söz ettirecek kendinden. Ne mutlu bizlere…