...Bu başlığı neden koyduk dersiniz ? biraz da sizler düşünün, gözlemleyin...

Bu başlığı neden koyduk dersiniz ? biraz da sizler düşünün, gözlemleyin, kendilerinizin ve çocuklarınızın kullandığı kelimelere bakınız; sizlerin onlara, onların da sizlere verdiği cevaplara bakıp sakince, duygusallıktan uzak, düşünceye yakın olarak değerlendiriniz…

Gençlerin ağzında olup ruhunda olmayan
kelimeler:

“biliyorum, yapacağım, sıkıntı yok” ama ortada yapılan, hiçbir iş yok…

Bir şey mi söyleyeceksin, daha ağzınızı açmadan BİLİYORUM kes sesini der gibi konuşmayı engellemek ve eleştiriyi önlemek için bir yol bulmuşlar…

Bilmedikleri bir şey yok !?!.. Fakat uygulamayı yapıp da aynı konuda eleştiriyi kesmek tamamen ortadan kaldırmak da yok…

Eleştirine de sıkıntı yaratmak, çok !…

Gelecek ve şimdiki zaman ekini kullanarak, bir türlü uygulamaya gidilemiyor, işlerine odaklanamıyorlar…

Her şeyi biliyorlar, hiçbir şeyi bilmediklerini bu işlevsiz kelimelerle kapatıyorlar…

Bilenler, onların yanında bilgisiz, onları söyleyenler, çaresiz, gençler dinlemeyi sevmiyor…

Dinletmek için resmiyet içinde yöneten-yönetici olacak ki, iş kolaylaşsın…
Gençlere söyleme, bol imkân ver hakkıymış gibi kullansın; söyleyen de söylediğiyle kalıp dertlensin…

Bizim yaş grubuna bir şey söylendiğinde bilse bile bildiğini söylemez, nezaketen bilmiyormuş gibi davranır, istenileni-söyleneni yapar, teşekkür eder, karşı tarafa nezaketini gösterir ki bu da ailevi-çevresel, yönetimsel ve arkadaşlık iletişimini çoğaltır; fazla izaha gerek kalmaz…

İşlevsiz kelimeler, isteksiz ve işlevsiz durum yaratır, bunları hiç düşündük mü?..

Bunların yanında “ondan sonra ondan sonra, hani hani-yani yani”, -ler okumamış- okumuş, lisans ve yüksek yapmış (!) kızlar, kadınlar arasında alabildiğince kullanılmakta ve güncelliğini korumakta…!?!

Yukarıdaki söylemlerimize rağmen, Halil Cibran’ın aşağıdaki vurguladığı mısralara da zaman zaman bakmak, çocuklarımızı-gençlerimizi irdelediğimiz gibi KENDİMİZİ de özeleştiri içinde irdelememiz gerekir… 

 

Burada her iki tarafında yapacağı iş; çocuklar-gençler, büyüklerin tecrübelerini anlamak için onların penceresinden, büyükler de hakimiyeti kaybediyoruz korkusundan kurtularak, geleneksel babalık-annelikten uzak gençlerin penceresinden bakmalıdır…

 

“Çocuklar

Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,

Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları.

Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler

Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.

Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil.

Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır.

Bedenlerini tutabilirsiniz, ruhlarını değil.

Çünkü ruhlar yarındadır,”

 

İnsanların neden bozulduğunu kimse çözemiyor, bizler de çözemediklerimize çözüm arıyor-öneride bulunuyoruz…İnsanların birbirini dinleyerek anlamaları için  sabırlı olmalarını diliyoruz…


Olumsuzlukları yazmak bizim, onları BİLİYORUM-çıkarım görevinden uygulamaya geçmek hepimizin görevi olmalıdır…

 

Geyikli’den SEVGİLER…