1965’te İstanbul ‘da plâja (Büyükada’da Yörükali, Florya vs), gittiğimizde kurallar yazılı, gelen aileler, ergen gençler farklı yerlerde otururlar, oradaki görevliler ara ara gezer...

1965’te İstanbul ‘da plâja (Büyükada’da Yörükali, Florya vs), gittiğimizde kurallar yazılı, gelen aileler, ergen gençler farklı yerlerde otururlar, oradaki görevliler ara ara gezer, davranışlar kontrol edilirdi. Plâj paralı ve kurallıydı, sonraları alıştık..!

 

20 yıl Edremit/Akçay’da yaşadık, deniz kenarları halka açık, özel plâj yok, ama plâja gelenlerin de ADAP (-bı) yerinde kimse kimseyi rahatsız etmez, herkes yanında çöp torbasını getirir, çocuklarını kontrol eder,  O zamanlarda çöpcü ÇÖP kişiler yok, şimdi şımarık-her şeyi kendine hak bilen ergen genç topluluğu çok, öylesine saygısız-kaygısız ve duygusuz ki maazallah !..

 

Fransızca plâj, İngilizce beach,

 

Herkesin "eğitim" dediği şey, maneviyat dediğimiz şeyin yanı sıra, düşünebilen, eleştirebilen, yaratabilen, kontrol edebilen ve duygularını yönetebilen, geleceğin başarılı insanları değil..

 

Etrafı kirleterek, çöp yığına döndürerek, bira şişelerini, kola kutularını kafaya dikerek hava atanlar, boşlarını nereye attığı veya bıraktığı kadar görgülerinin görgüsüzlüğüyle karakterlerini sergileyince, kaç paralık adam oldukları ortaya çıkar ki bunun adına dinlenmek mi, yoksa tatil yapmak mı derler ?  bilemem…

KKTC’de ve Ukrayna / Odessa’daki özel ve genel plâjlarda çöpe, dağınıklığa rastlamak mümkün değildir. Kaldı ki Ukraynalıların iki yıl önce başlayan Rus-Ukrayna Savaşı’nda Batı’ya göç eden halkın ÇÖPLERİNİ de yanlarına alıp götürdükleri bir gerçektir.

 

 

                                     Deniz yüzümüze tekrar

                                                tükürsün mü !? 

“Deniz yüzümüze tükürdü !?  Çok güzel, çok anlamlı, çok özel, çok güncel, çok yerel, çok genel, çok kaba-kibar-sal bir cümle !..

TÜKÜR-MEK  fiili  yalnız  sende mi ?!.. deniz de tükürmesini bilir.

Tükürmek nereye ?

Yere, yüze, mendile, rastgele çevreye, lavaboya; bunların nasıl olduğunu da siz okuyucular değerlendirsin…

Yukarıdaki açıklamalardan hareket edilirse; insanları, insanlığı, tabiatı (DOĞAYI) batıranlar KİM ?!.. İşte, bu soruya cevap olarak elbette ki BİZ diyeceksiniz… Bunu hem söyleyip hem de tüküreceksiniz !?

O TABİAT, o doğmak için sizlere-bizlere güzellikle merhaba diyecek olan DOĞA doğmadan ölecek, sen de keyfin yerine gelecek diye güleceksin !?..

Lağımsal atıklar denize, naylon torbalar denize, pet şişeler denize, işemeler denize; daha kötüsü mahremiyet bilmeden, AİTLİK eki “-Kİ” den bîhaber olarak kadınsal petler, erkek-sel kondomlar denize !?...

Hiç mi utanmadınız hiç mi sıkılmadınız ?!.. Deniz utandı, biz-siz-onlar utanmadık; tüm bunları yaparken hiç mi ben de bunları denizde görürsem, ben de bu atıkların suyundan etkilenirsem diye yüzünüz kızarmadı !?

Kızarsa da ne olacaktı ?!

Kimliğiniz-kişiliğiniz TATİL için denize, hava atmak-selfi (özçekim) yapmak için denize, INSTAGRAM güzeli-takipçi ÖZELİ olmak için GÜLÜŞE ihtiyaç vardı, bunları yaptınız… Bilmeden-düşünmeden, APTALCA,  denizi dövdünüz, akşam oldu girdiğiniz denizle, yedikleriniz ve harcadığınız parayla övündünüz…

Bedava balık aldınız, denize dalıp avladınız, denizde bulduklarınız GANİMET sandınız… Tuvalete gitmek zor geldi, deniz kenarına oturup sohbete daldınız ve bu arada işi de yaptınız…!?

Siz TOPLUMSAL olamadınız, hep BİREYSEL kaldınız, hava kararmadan son kez yine DENİZE daldınız…

O DENİZ ki, sizin PİS kokularınızı TUZUYLA, o deniz ki, sıcaktan bunaldığınızda SERİNLİĞİYLE, o deniz ki, kirliliğinizi TEMİZE çıkarmasıyla sizi gün yüzüne çıkardı, havanıza hava kattı… Siz tüm bu duyarsızlığınızla, siz tüm bu yaptıklarınızla denize SÖVDÜNÜZ…

Sizler, bizler, onlar –hepimiz bu sözün gereğini yapamadık, GEMİYİ yaktık, gemi battı, KAPTANI suçladık, kaptan boğuldu; DENİZ hepimizi KOVDU…

Sonuç ne oldu ?

Yıllar yılı sustu, sonra DENİZ YÜZÜMÜZE TÜKÜRDÜ !? 

Kısacası, o da bize sövdü. Salya dedik olmadı, bilimsel anlamda, TIP teriminden aşırma, MÜSİLAJ dedik;  “bağırsaklarını temizliyor” söylemini hatırladık, o bağırsaklarını temizlerken, biz neyimizi temizleyeceğimizi bilemedik, altta kalan balıkları yiyemez olduk… Süngerleşen SALYADAN kozmetik mi çıkar, gaz mı çıkar, tekstil mi olur diye düşünüp durduk, belki de akademiye yeni bir birim oluşturduk !..

DENİZ, “güneş ne zaman doğacak” diye bekledi, insanlar denizi, en sonunda DENİZ de insanları kekledi !..

Müshil veren biz, ishal olan deniz; denizi kurtarmalı, tedavi etmeliyiz, yoksa… o bizi !?..

Denize tükürmeyin, denizi küstürmeyin, denizi kendinize TÜKÜRTMEYİN !...” (gazetemitamin.com/yazarlar)

Geyıklı sahilinde SEVGİLER …

                                                                                                  28.07.2024  

                                                                                    Dr.Hayrettin Parlakyıldız

                                                                                    Akademisyen-Araştırmacı-Köşeyazarı

                                                                    E-posta: hparlakyildiz@mynet.com