Meslek hayatımın en stresli günlerini, o bayram günlerinde yaşadım.

Bayram için gelen konuklar, öyle öneli isimlerden oluşuyordu ki, gel de stres yapma..

Atlanacak bir fotoğraf, ya da yaşanan gelişmeyi aktarmada eksik kalacak bir ifade, telafisi mümkün olmayan duruma yol açacağından, anlatılmaz bir stresti yaşadıklarımız.

Seramik Bayramlarından söz ediyorum. Türkiye ve Dünyanın Seramik devi, Kale Seramik’ in kurucusu Rahmetli İbrahim Bodur’un, o bayramlarda yaşadığı coşkusu tarifsizdi ayrıca.

Seramik Bayramlarına, dönemin Cumhurbaşkanı, rahmetli Süleyman Demirel’ de katılırdı.

Sanayii Bakanları mı desem, Başbakanlar mı? Adalet bakanlarımı mı desem, eski Başbakanlar mı?

Bir kere, ‘Baba’ nın gelmesi bambaşka bir olaydı. Türk siyasetinin, ‘Baba’ lakaplı efsane ismi Süleyman Demirel katıldı mı törenlere, sanki bakanlar kurulu toplanırdı Seramik bayramlarında, Çan’da.

Devlet erkanını oluşturan katılımcı listesini, öyle birkaç cümlede özetlemek güçtü yani.

Her bayram, ikramiye müjdesi alırdı Seramik işçileri. Meslekte, onuncu, yirminci, otuzuncu yılını geçirenlere,  ödüller verilirdi mesela.

Bitmek bilmezdi işçilere özel yaşanan o anlar, törenlere ayrı bir renk katardı.

Rahmete kavuşan, 9. Cumhurbaşkanımızın Seramik bayramlarında attığı fabrika temellerini saymakla bitiremeyiz ayrıca.

Helikopterler uçardı bayram günlerinde, mekik dokurlardı Çanakkale-Çan arasında..

Davetliler arasında, Kale Seramik’in İtalya başta, yabancı ülkelerden gelen temsilcileri, iş ortakları da yer alırdı.

Nerede o eski bayramlar, deme de dur hadi şimdi?...

Düzenlenen törenleri izleyen medya mensuplarının sayısından söz eder iken, onlarca demek yetersiz kalırdı.

Bayramların konukları, deve dişi gibi isimlerden oluştuğu gibi, yaptıkları konuşmalarda ettikleri sözleri de, ülkede gündem olurdu.

Şimdi öyle mi ya?...

“Öyle bir geçer zaman ki!..” demeli miyiz yoksa şimdi?

 

*               *               *

YAŞAMLARI, BİZE BAĞLI…

Üsten üsten konuşmayıp, artı bir şeyle yapmak gerek.

Yasa çıktı. Sahipsiz kalanlar için, olacak belli. Bu durumda, bize büyük görev düşüyor. O canları, sahiplenmek. Yaşam ortağı etmek.

Lafı uzatmadan, güne dönelim ve yasalaştığı haliyle detaylardan söz edelim. 

Mecliste kabul edelerek yasalaşan düzenlemeye göre:

-Tüm başıboş sokak köpekleri toplanıp bakımevlerine alınacak.

-Bakımevlerine alınan köpekler kısırlaştırılarak sahiplendirilecek.

- Baktığı hayvana sokağa bırakan kişilere 60 bin TL ceza verilecek.

-Kedi ve köpek sahipleri 2025'e kadar dijital kimlik yöntemiyle evcil hayvanlarını kaydettirmek zorunda olacak.

-Bakımevine alınan hayvanların; iyileşmeyen hastalık taşımaları, akut bulaşıcı hastalık taşımaları, olumsuz davranışlarının kontrol edilememesi durumlarında veteriner hekimin kararıyla ötanazi yapılabilecek.

Özetle durum budur. Şimdi can dostları yaşam ortağımız edip, hayatta tutabilmek elimizde.

Eleştiriler noktasında, günlerdir sosyal medyadan yazıp çizen, acıklı görüntüler paylaşan, dram yaşatma noktasında, dikkat çeken performanslar sergileyenler, bu hallerinde umarım samimidirler.

Sokakta,  sahipsiz bir can kalmaması gayet mümkün.

Her birimiz, gerekeni yapsak, güzel olmazmı?