Enver Paşa denilince; halile bir durup düşünür insan. Hiç okudunuz mu o’(nun, sevidiceğine yazıdğı satırları. Şahsen, ben ilk kez okudum. “Aman Allahım, ne güzel ifadeler bunlar böyle” dedi. Hitabe
İlk sözü; “Naciyeciğim.. Sevgili sultanım, cicim efendiciğim!” diye geliyor mektubunda.
Sonrasında, “Bugün hava pek sıkıntılı, tuhaf bir sis var.
Düşmandan bir hareket yok. Fakat henüz sabahtır. Hastalarımı geri gönderdim.” Şeklinde oluyor dediği.
Cepheden, kan ve barut kokan, cehennemi andıran bir yerde yazıyor Enver Paşa..
Durumunu özetliyor bir başka deyişle;
“Afgan emirine askerin çekilmesinin iyi olmadığını ve Bolşevikler’e emniyet caiz olamayacağını bildirdim.” Der iken..
Mektubunun devamında; “ Hiç olmazsa eczá-yı tıbbiye malzemesinin iadesini istedim.
Bakalım ne olacak?
Bir de Hacı Sami ve diğer arkadaşların bu tarafa geçmesine müsaade olunmasını talep ettim.
İşte efendiciğim, hemen şu satırları yazarak mektubumu kapatıyorum ve içine her gün sana topladığım buranın yabani çiçeklerinden hariç olarak kaç gecedir altında yattığım karaağaçtan kopardığım ufak bir dalı iláve ediyorum.” İfadelerini kulanmış Rahmetli.
Enver Paşa’dan söz eder iken, kelimeler yetersiz kalır kimimize. Ezber ettiklerimizi mırıldansak da önce, içimizde ne fırtınalar kopar ayrıca.
Sultanına hitap eder iken; “Ruhum efendiciğim..” diyor koskoca Paşa..
Asker de sever. Vatan, Bayrak ve Milet önce gelir elbet.Ve; gölünün sultanı vardır bir de..
Tıpkı, Enver Paşa’ nın da olduğu gibi.
Mektubunda; “Bugün büyük bir taş gördüm, almak istedim fakat param yok. Yalnız, başka bir şekil buldum. Bu taşı alıp gönderiyorum.
Tam arslanıma láyık bir taştır.
Ara sıra böyle deliliklerime bakmazsın değil mi?
Yavrularımı benim yerime öp canım sultanım.
Seni öper, sever, kucaklar, bu mevcudiyet-i maddiyemle aşk ve hasretimle sarılarak .... Hüda’nın birliğine yavrularımla beraber emanet ederim ruhum efendiciğim. Enver'in..” notunu düşmüş en sona da.
Bu mektubun ayrıca bir önemi var. Şahadetinden kısa süre onca keleme alınmış olması.
Şöyle denilebilir yani; (Enver Paşa'nın şehit edilmesinden birkaç gün önce çok sevdiği eşi Naciye Hanım'a yazdığı mektup)
Bu güzel mektuptan söz eden kişiye dönelim şimdi de..
-Baba tarafından büyük dedesi bugün Moldova ve Romanya'da yaşayan Gagauz Türklerinden, anne tarafı ise Kırım Karaim Türklerindendir kendisi.
Mektuptan söz edilen paylaşımda, şöyle de bir ifade geçiyordu;
“Kırım Rus işgaline uğrayınca birçok Türk ailesi gibi onlar da Anadolu'ya göç etmiş, burayı son kale olarak görmüşlerdir.
- Doğum adıyla İsmail Enver, cesareti, dehası ve zekasıyla henüz 33 yaşında Osmanlı'nın bugün bilinen adıyla Genel Kurmay Başkanı olmuştur.
- Osmanlı Sultanı Abdülmecid'in torunu Naciye Sultan ile evlenmiş, 3 çocukları olmuştur.
- Türkiye'nin ilk silah fabrikasını kuran, Bakü'de gösterdiği yiğitlikle tarihe adını yazan Kafkas orduları komutanı Nuri Killigil'in kardeşidir.
- Kut'ül Ammare Kahramanı" olarak da bilinen Halil Kut'un da yeğenidir.
- Sıkıntılarla, zorluklar ve türlü maceralarla dolu hayatı 102 yıl önce bugün 40 yaşında, yalın kılıç savaşırken son buldu.
-Naaşı, vurulduğu Tacikistan Çegan tepesinden 1996 yılında İstanbul'a getirilerek dava arkadaşı ve kader yoldaşı olan Talat Paşa'nın yanı başına defnedilmiştir.
-Arnavutlukta dünyanın ilk ateist devletini kuran Enver Hoca'dan Mısırın İslamcı Cumhurbaşkanı Enver Sedat'a kadar, Balkanlardan Türkistan'a dek birçok kişiye vaktiyle onun adı verilmiştir.”
Ve de en önemli vurgu. Enve-r Paşa’nın dediği o sözu,
"İttihatçılar ölür, İttihatçılık ölmez derler, ben çok defa ölümü aradım fakat ölüm benden kaçıyordu"