Öyle bir etkinlik düşünün, kahvaltı 10, üç kap yemek ise 15 lira. Demek ki istenirse olabiliyor. Hem son bahar’ a veda edeceksiniz, hem de A’ dan Z’ ye sanat ziyafeti çekeceksiniz.
Çanakkaleli olup da, adaları ziyaret etmemiş o kadar çok tanıdığım var ki, bence bu davete icabet etmenin tam zamanı. Bahsedeceğim konu Bozcaada’ da planlanan güzel bir proje. Fakat öncesinde diyeceklerimi bi diyeyim.
Şehitler coğrafyasını ziyaret etmeyenlerimiz var diye bahsettiklerimi hatırlarsınız.
İlçelerden veyahut il merkezinden değil, Gelibolu yarımadasında yaşam sürüp, Şehitlikleri ziyaret etmemişlerin sayısı öyle bir elin parmakları kadar değil hayli fazla.
Yarımadanın sakinleri bir yanda, Çanakkale ilinin yaşayanları diğer yanda, iki cennet noktayı bir kez dahi görememiş sayıyı saptasak, ‘Yok artık’ dedirtecek rakamlara ulaşırız.
Önceki gün, bir samimi dostla sohbet ederken, kendisinin hiç adalara gitmediğini söylemişti. Fırsat bulamamışlık nedenine sığınsa da, bu bahaneyi üretenlere; ‘ işte size fırsat’ denilebilecek davetten bahsetme bendenize nasip oluverdi.
Kuzey Ege’ nin incisi Bozcaada’nın söz edeceğim bu güzel etkinliği, keşke Gelibolu yarımadası içinde yapılsa da, Şehitler coğrafyasını ziyaret edememiş insanlarımızın birer fatihası ecdada nasip olsa.
Hep varlıklı insanların tatil adresine dönüşen Bozcaada, önümüzdeki ay güzel bir proje için tüm Çanakkalelileri davet ediyor.
Etkinlik şu; “BOZCAADA ULUSLARARASI EKOLOJİK BELGESEL FİLM FESTİVALİ”
Bu yıl 4’ncüsü düzenlenecek etkinlik, 11 – 15 Ekim tarihleri arasında düzenlenecekmiş.
İsmi süslü püslü görülse de, öyle endişelenmeye gerek olmaz bir durum diyebilirim. Çünkü,davet tüm halka.
Önce proje ne ondan bahsedeyim. Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Film Festivali yani kısa adıyla BIFED, yönetmenlerin, film severlerin ve çevrecilerin buluşma noktası demek.
BIFED’ in bu yılki programı belirlenince, haliyle biz gazetecilerin de haberi oldu. Bozcada, etkinlik gereği , Çin, Tayvan, Kenya, Avusturya, Hırvatistan, Avustralya ve Şili’den gelecek filmlere ev sahipliği yapacakmış.
Rekor katılımla 70 ülkeden 330 belgesel filmin başvurduğu festivalin açılış filmi ise İsveç/Almanya/Finlandiya ortak yapımı, yönetmenliğini Joakim Demmer’in yaptığı “Ölü Eşekler Sırtlanlardan Korkmaz” olacakmış.
Bozcada’ ya etkinlik için gidecekleri, kelimenin tam anlamıyla bir film ziyafeti bekliyor. Benden söylemesi.
Açılış için izlenime sunulacak filmden bahsedeyim biraz. Film, Etiyopya hükümetinin ülkenin tarıma elverişli milyonlarca hektar toprağını yabancı yatırımcılara kiralamasını anlatıyormuş. Hakikatin peşinden giderken, yatırımcılarla, kalkınma bürokratlarıyla, zulmedilen gazetecilerle, mücadele eden çevrecilerle ve topraklarından mahrum bırakılmış, tahliye edilmiş çiftçilerle izleyenini tanıştıracakmış.
Yeni yeni insanlarla ve meslek dalı çalışanları ile tanışmak güzel şey vesselam.
Neyse, lafı sulandırmadan ada için bence de önemli bu etkinlikten biraz daha söz edeyim. Gerçi Bozcaada’ nın reklama ihtiyacı yok ama; ‘olsun, ben yine söz edeyim…’ Sonuçta reklamın fazlasının zararı da yok.
Bu yıl 4’ncüsü düzenlenecek bu festivalin destekçisi olan bir çok işyerinde, davetliler için sabah kahvaltısı 10 lira, üç kap yemek ise 15 lira olacakmış. Hayli de ekonomik…
Yaz aylarında adaya gitseniz, bu paralara sadece bisküvi ve belki de bir bardak çay içeriz ya neyse…
Laf etmeden duramayacağım sanılsa da, huyum pis ne yapayım. İki arada bir derede bazen böyle yapıyorum.
Döneyim yine konumuza. Ada da geçen festivallerde de olduğu gibi, bu yıl da dikkat çeken bence hayli önemli detay, kadın yönetmenlerin gösterdikleri ilgi. “Kendi ülkelerinin sorunlarıyla ilgilenen” yönetmenlere ağırlık verilerek seçilen filmler arasında Türkiye’den ana yarışma kategorisinde Nejla Demirci’den Yüzleşme ve Mert Gökalp’in filmi Lüfer, GAIA Öğrenci Ödülleri’nde yarışacak olan Nesime Karateke’nin Başka filmleri de yer alacakmış.
Kadınsız olur mu hiç. Onlar baş tacımız elbet.
Festival’de yarışacak bazı filmlerin isimlerini de, programda dile getirildiği şekilde öğrendim. Özetleyecek olursak, bir kaçı şöyle;
Eduardo Quiroz’dan İlkel Kaplumbağa. Meksika yapımı olan film, kaplumbağaların okyanus boyunca yaptıkları bir senelik yolculuğun ardından ulaştıkları Meksika kıyılarında karşılaştıkları durum ve balıkçıların yaşamlarını anlatıyormuş.
Tam da bu noktada, Ekolojik kısım bence bu kadar güzel anlatılabilirdi denilebilir.
Davete icabet edeceklerin, Çevre tutkunları olacağı izlenimi veren bu detaylar bir yana, film sevenler bence adaya gitmeli diye de ekledikten sonra, yine döneyim konuya.
Gösterimi yapılacak bir yapıt ta, İtalya’dan Rossella Anitori’nin yönetmenliğini yaptığı ‘Arıların Zamanı.’ Olacakmış. Kırsal bölgede birlikte sürdürülebilir bir toplulukta yaşayan iki adamın arıların dünyasını keşfetmeleri ve arıcılığı kimyasal kullanmadan yaptıkları farklı bir yaklaşımı konu ediyormuş bu film.
Dahası da var da, detaylar çok uzayacak.
Türkiye’den Mert Gökalp’in filmi ‘Lüfer’ ise sofraların sultanı da dediğimiz tür için mi çekilmiş ne?
Filmde, ‘Sıradaki Lüfer Mi?’ diye sorgulayan bir tema bulunuyor sanıyorum. Denizleri padişahı diye de
Çanakkalelilerimizin isimlendirdiği Lüfer’i izlemek, bence bize de uyacak.
Özellikle kıyı balıkçılığı yaptığım geçen yıllarda, aşağı akımı sırasında iki ay süre ile akşam üstü saat 17.00-1930 nöbetlerinin adı, benim için de hep Lüferdi…
Festivalin bir diğer baş yapıtın dan da söz ederek, böylesine mesajı bol bir etkinliğin, Gelibolu yarımadasında da yapılıp, Şehitler diyarı ile Çanakkale halkını buluşturmanın gerekliliğini yine tekrarlayayım.
Benim de bu günkü mesajım bu olsun o vakit.
Şimdi gelelim bahsedeceğim filme. ‘Yüzleşme’ isimli filmiyle Nejla Demirci meme kanserinin neden olduğu zihinsel / bedensel algı ve yakın çevre iletişimine odaklanmış. Hastalığın olumsuz sonuçlarının üzerine gitmek yerine, yaşamın içinde yeniden var olabilmenin yollarına dair ipuçları veren bu önemli flim, benim de favorim.
Programı anlatır basın bilgi notunda geçen, bence de anlamlı bu bölümü de aktarmadan edemeyeceğim.
Kısa ve öz şöyle deniliyor; “Güzel belgeseller izleyerek sonbahara veda etmek isteyenleri adaya davet ediyoruz.”
Bu da önemli diğer bir ayrıntı. Konu ekonomi olunca, hayli dikkat kesildim. Festival boyunca Bozcaada’da (yataklar paylaşıldığı durumda) oda fiyatı kişi başı 50 TL olacakmış. Vallahi bedava.
Konuyla ilgili daha fazla bilgi için festivalin yerel yönetim sorumlusu Berna Yurdusev ile iletişime geçilebilirmiş. Adayı görelim diyen, bu güne eğdin görememişler için ilgili yetkilinin mail adresini de vereyim(bernayurdusev@mynet.com)
Benden bu günlük de bu kadar. Haydin o vakit, hoş çakalın…