İnsanın yaratılışındaki tabii sonuç değil mi yaşlılık?.. İnsan üç-beş damla kansa, ırmağın üç-beş damla su olması normalse, yaşlılıkta normal görülmeli ve bir tabii süreç olduğu bilinmelidir.


              
Bu başlıkla bir şeyler kastetmiyoruz, şikayet de etmiyoruz. Dünden-bugüne çok şükür yaşadıklarımızın her birini “anlamak adına, tecrübe adına, kimliğimiz-kişiliğimiz adına, dost-arkadaş adına, düşünce ve duygu adına, ideal adına” saygıyla karşılıyoruz; yeter ki, ihtiyarlamayalım…
İhtiyarlamamak için gücüne-kuvvetine, bilgine-becerine-hobine göre sağlıklı yaşamak adına üreteceksin, yaşadıklarından edindiklerini, bu millete olan borcun adına paylaşacaksın…! 
Türk Sanat Musikisinde çok bilinen;
“Ömrümüzün son demi, son baharıdır artık, 
Maziye bir bakıver, Neler neler bıraktık…! 
Küserek ayrılırsak olur inan ki yazık, 
Maziye bir bakıver neler neler bıraktık…! ”
    
şarkısını dinleyip, iki-tek atarak, kendini duygusallıkla harcamayacaksın…!? Ne yapalım şarkı da dokunaklı, ama asıl dokunaklı olan her yaşın güzelliğinin ve özelliğinin farkında olmak…
Yaşlılık hayatımız sürdükçe geçeceğimiz bir yoldur, önemli olan bu yolda tökezlememek, tecrübelerin ışığında tökezletmemek… 
Hayatta bazılarımızın ulaşabildiği, üstünlükleri, kazanımları, güncel anlamıyla kâra çevirerek, gizli gizli yemek, paylaşmamak…Bazılarımızın ulaşamadığı, yaşadığı veya yaşmak zorunda bırakıldığı yoksulluğun son demi (zamanı) sayılabilir… 
Hayat bir pasta ise yaşlılık son dilimidir. Önemli olan bu dilimi bir anda bitirmeden dikkatli yemek, şişmemek gerekir. 
“ Yaşlanma yaygın kanıya göre ruhsal, zihinsel yeteneklerin kaybı ve psişik işlevlerin zayıflaması ile eşanlamlıdır.
Yaşlılara gerek içinde bulundukları yeni yaşam koşulları, gerekse yaşamın değiştirilemeyecek bazı gerçeklerini kabullenmeleri öğretilmelidir. Yaşlı bireyin şimdiki yaşamında yaşadığı stres düzeyi, artık geleceğe umut beslemesinin ve planlar yapmasının mümkün olmadığı bir aşamaya geldiği zaman kişi kendine çok daha güzel görünen geçmişe sığınır.
Kişiliğimizde yeni deneyimlere açık olmak, kendi kararlarını kendi vermek, hem kendi duygu ve düşüncelerinin farkında olmak hem de başkalarının değer yargılarına ve görüşlerine saygılı olmak yani bireysel olgunluk başarılı yaşlanmayla beraberdir.  Kişinin yaşamından memnun olması, öz portresinin olumlu olması, kendini öznel olarak iyi hissetmesi, ve yaşamdan hoşnutluk duyması başarılı yaşlanmanın kriterleridir.
Orta ve ileri yaştaki kişiler yaşlılığa uyum sağlamak için iç ve dış yapıların sürekliliğini korumaya çalışırlar. İçsel süreklilik psişik yaklaşımların, düşüncelerin, karakter ve duyarlılık alanlarının, deneyimlerin, tercih ve yeteneklerin devamıdır. Dışsal süreklilik ise psikolojik ve sosyal çevrenin ve başkaları ile kurulan ilişkilerin devamıdır. İç ve dış süreklilik bireyin kendi kimliğinin vazgeçilmez bir özelliği ise vazgeçilmezdir. Köyünden, memleketinden çeşitli nedenlerle büyük şehirlere göç etmek zorunda kalan yaşlı kişiler özellikle aradıklarını bulamayınca çöküntüye girmektedirler. Yeterince destek sistemlerinin, arkadaş çevresinin de olmaması işi kolaylaştırmaktadır. Yaşlı kişi içinde bulunduğu depresyonun da etkisiyle kendisini bir çöplük olarak görebilmekte, sabun fabrikasına gitmenin daha iyi olacağını düşünebilmektedir.
Yaşamdan duyulan hoşnutluk en fazla arkadaşlar, komşular vb. ile olan ilişkilerle bağlantılıdır. Yaşlıların kendilerine yakın olan kişilerle kurdukları ilişkiler, yaşamdan hoşnutluk duymalarına en fazla katkıda bulunur. Bilirsiniz ki yaşlı insanlar sizinle çok fazla konuşmak isteler, çünkü onları dinleyen fazla insan yoktur. Bize yakın yaşlılara ayıracağımız zaman kutsal bir eğlencedir bence.
Sürekli çok yönlü stres altında kalma hoşnutluk oranını düşürür. Evlatlarından haber alamayan, geçim sıkıntısı yaşayan, sağlık sorunları olan moralsiz yaşlılarda etrafımızda vardır.  Yaşamdan zevk almak bireyin ruhsal yönden iyi durumda olduğunu gösterir.
Durumu kabullenme sanatını öğrenmiş bulunan veya kötü bir durumda bile bazı iyi yönleri görme yeteneğine sahip olan bir birey hayattan daha fazla hoşnutluk duyacaktır. Oysa sürece eleştirel ve düşmanca da bakabilirdi. Yaşlı kişinin yaşamdan zevk alabilmesi için özellikle yaşadığı aile içindeki durumdan hoşnut olması gerekir. Bu da eşi ve evlatları ile kurduğu ilişkinin kalitesiyle alakalıdır.
Bir taraftan hayatın ilk başından itibaren kötü kader yanımızda ise yani hayatın yaşlılıktan önceki dönemleri düzgün geçmediyse yaşlılık döneminin de zor olması muhtemeldir. Hatta kişi yaşlılığa bile ulaşamayabilir. Sevgisiz ve kargaşanın var olduğu bir aile ortamında, sert-otoriter ebeveynlerin yetiştirdiği kişiler, elinde olmayanı veremeyecekleri için evlatlarına da sevgi de veremezler. Bu evlatlarda yarın yaşlı anne ve babalarına yeterince ilgi göstermeyip, akıl hastanelerinin bahçelerine bile bırakabilmektedirler. Yeterince ana-babalık yaşayan, sevgi-saygıyla büyüyen kişiler ebeveynlerini başlarına taç ederler.
Aile yapısında son yıllarda çıkan farklılıklardan biri de akraba sayısının azalması veya tümüyle kaybolmasıdır. Özellikle kardeşlerin sayısı düşmüş olup daha da düşeceği beklenmektedir. Öte yandan var olan kardeşler ileri yaşlara kadar yaşamayabilir. Böylelikle ileride yaşlıların akraba ilişkileri giderek azalacak aynı zamanda, boş zamanlarında belirli faaliyetlerde bulunmak için kendilerine eşlik edecek kişileri bulmakta zorlanacaklardır. O zaman akrabalık dışında da kişinin ilişkilere ihtiyaç vardır.” http://www.gripsikiyatri.com/yaslilik-psikolojisi/
Kadınlar, erkekler yaşlandıkça, hakimiyetlerinin kaybolduğu, sözlerinin dinlenmediği kanısına ve korkusuna kapılarak; söylenenleri hem yanlış anlar hem saldırganlaşır hem de kendi dediklerini etkin kılmak için iddialaşır, tartışırlar… Bu tartışmada bedensel hakimiyetle, zihinsel hakimiyet çarpışır, durur… Şüphesiz ki bedensel hakimiyet, bedensel iktidarla ilgilidir !?..
 Hayatın gerçeklerini kabul edip şükrederek yaşayan, hoşgörüsü devam eden  insanlara ne mutlu…! 
Yaşlılık sizi-bizi çökerteceğine, biz-siz yaşlılığı çökertebiliriz…?!