‘Aklımda deli deli sorular’ diye söze başlanıldığına eminim ki herkes tanık olmuştur. Yani kulakları ile duymuşluğu vardır böyle bir cümleyi.
Peki ya çevrenizde yaşandığı öne sürülenler için, ayyuka çıkan dedikoduların toplamında bu deli sorular akla gelir ise ne olur…?
Elbette bi şey olacağı yok. Havanda su dövme gibi , konuşulur da konuşuyor. Ya netice…? Ne neticesi, adı üzerinde dedi kodu. Dedi kodu denilen şey, gece kondu mudur ki, bir gecede yükselip, sonra yıkım zamanı geldiği ana kadar yaşamlara konaklama mekanı olsun…?
Sadece dedikodusu çıkan bir çok konu üzerine, gereği yapılan yaşam merkezlerini hatırlıyorum da, tıkır tıkır sonuca varacak işlemler başlatılır, sonra da edenin yanında, yaptığı bi tür kazanç kalmaz.
Şöyle de denilebilir; ‘Eden bulur ettiğinin karşılığını…’ Eee hadi inşallah…
Bu gün, dünden ve daha da önceki günden ve hatta günlerdir duyduklarımdan söz etmek istiyorum.
Bu kadar fazla olunca denilenler ve olduğu ileri sürülenler, kulak vermemek ve hayrete düşmemek insanın elinde olmuyor.
‘Ne yazık ki…’ diyeceğim, çünkü o kadar çok ki güya yapılan yasa dışı işlem ve bu yönde atılan adımlar, kimin cebi para doluyor ve nasıl oluyor bu işler, hakikaten büyük merak konusu.
Tere yağdan kıl mı çekiyorsunuz…? Nasıl oluyor da, bilmem nere yolunda ki, üstelik ruhsatı da olmayan sözde Akaryakıt istasyonu ile ikili anlaşma imzalanıyor.
Üstelik imzanın muhatabı bir başkan. Bay başkan…
Hani masalda geçtiği gibi. Bal kabağı atlı araba olur da Prensesi baloya götürür. Saati gelince de, arabayı çeken Atlar fareye, araba da yeniden bal kabağına dönüşür ya, sanırım masaldan özentiyle Kalabaklı köyü yoluna hayali bir istasyon kurulup birileri, balo heyecanı ve eğlencesi yaşamak adına paranın peşine düşmüş.
İyi de be kardeşim, dilin de kemiği yok. Hele hele iki kişinin bildiği de sır olmaktan çıkmış ise, bu ne cesaret…?
Geçenlerde kısaca bahsetmiştim. Arşivin unutmadığı bir yaşanmışlık demiştim.
İşte o yaşanmışlığın içinden birden bire çıkan net soru; ‘kim bunlar..?’
Soruyu akla getiren olayı merak ettiyseniz, tekrar aktarayım. Araçta bir Başkan yardımcısı bir de danışman…
Plakası sivilleşmiş araç içinde, heyecan heyecan…
Muhtemel ki, ilk buluşma. Karşılığında ne verildi orası da ayrı bi merak konusu. Kırmızı noktalı konu demeye dahi dili varmıyor insanın ya, hadi neyse.
Ahlak gitmiş, arada bulasın. Geri çağırmaya kalksan, işitmiyor. Özetle; Zıvanadan çıkmış…
Bu arada, bunların kafası ne kadar da iyi düşünün. Sivilleşmiş plakasıyla bir özel aracı, kötü emellerine binek etmişler. Muhtemel zivanadan, zivanaya geçiş hali için. Pardon çıkış mı denmeliydi, sanırım cümleyi yanlış kurdum bende bir küçük hata ettim.
Bu arşiv, hakikaten de asla unutmayan özelliği ile Günahların kayıt tutulduğu bir defter gibi. Tehlikeli bi şey. Öte yanda bunların hesabı sorulmaya başlandığında, detay verip anlatırken hep deriz ya elinde tokmaklı Arap’ ın açacağı kara kaplı gibi.
Kara kaplı Arşiv’de gözüme takılan bi şey daha vardı. O detayı da, yine çok söylenti halini alan dedikodu kazanının ürettiği mamuller içinde fark ettim. Daha doğrusu, kalakların işittiği ve dikkat çeken söylentinin içinden kaynaklı oldu hayli dikkat kesilmemin nedeni.
Yine bir başkan. Yine bir göz yumuş.
Bir binanın ruhsat almasına yardımcı olunacak köklü uğraş hareketi ile üstelik.
Nasıl mı…? ‘Talimatı ver, ilgili birim gereğini yapsın.’ Durumu.
Sonra mı..? Talimatı verenle bir, talimatı alanın da sorgulanması. Neticeye gelince, yargılanıyorlar.
Üzeri kapalı, isim zikredilmeden bahsedilen bu bina, araştırılınca öğreniliyor ki, 15 Temmuz da maskesi tak diye düşen, Hain oluşumun, FETÖ / PDY’ nin, sözde minikler için kurduğu eğitim kurumu.
Vay anasını. İlişkilere bak hele. Bi ara yine duymuştum. Evel zaman içindeydi.
Ruhsatı dahi olmayan akaryakıt istasyonu ile ilişkilerin kahramanı kişinin, heybetli bir portresinin, sözde eğitim kurumunun müdürünün odasını süslediğini.
Sıkça söylenen bir sözde olduğu gibi, ‘Her taşın altından çıkıyor’
Dedikodu kazanının içi o kadar dolu ki, kazan üzerinde durduğu sac ayağının altındaki ateşin verdiği hararetle taştıkça, köpürmekle kalmıyor, ‘yeni yeni, yeniden’ de denilecek türden konuları nur topu gibi gün yüzüne çıkarıyor.
Yeni yeni yaşandığı öne sürülenler, yani nur topu gibi gündeme düşenler;‘Yeni doğanlara, kırmızı kurdelalı çeyrek mi assak ne…?’ sorusunu akılara getirse de, insan azda olsa tahmin ediyor.
Kazanın içinde yer aldığı şüphe kaldırmaz, ve de doğum hazırlığında o kadar çok şey, yani iddialara göre usulsüzlük var ki, çeyrek alıp kırmızı kurdelaları bağlamak bile günlerce sürecek.
Takı sırasına gelince, kuyruk hayli uzayıp gidecek gibi tahmin ediyorum.