Soğuk rüzgarlar esiyor sözünün dahi hafif kaldığı geçen günlerdeki dikkat çeken ilişki bir yana, CHP’ de savaş düzeni alınması bir diğer yana.
Aralarında yaşanan gerginlik ayyuka çıkmış olsa da, CHP İl Başkanı Nejat Önder, Partili Belediye Başkanı’na sahip çıkan sözlerle, Oklardaki birleşmenin, siyaseten galiba en güzel örneğini gösterdi.
İl Başkanı ve belediye Başkanı arasında ayyuka çıkan gerginliğin nedeni bazı sözlerin dahi unutulup, bir anda bir olunabilmenin de mümkünlüğünü gösterdi bu son değerlendirmesi ile bir siyasetçi. Bu da, siyasetin bel ki en güzel tek yönü.
Anlatırken bile, kim olduğu bilinenler için bilmişlik yapıp isim zikretmesem de, İl Başkanı Önder’ in ismini bir b.aşka keyifle edeceğim. Çünkü, siyaseten de olsa, ‘Bana abi deme. Bir gün gelir lazım olur’ sözünün bir başka versiyon’ una güzel örneklemesi oldu.
‘Aynı ortam da bir araya gelemeyiz’ diye edilen sözün muhatabı sayın İl Başkanı Önder, adının hakkını verircesine ‘Önder’ hareketi yapıvermiş. Gel de hadi isminden söz etme.
Kulağımız deliktir ve bu nedenle de pek çok şey işitiriz. Karşılıklı lafları arada gezdirmeme gibi bir huyum olduğundan da, çoğu zaman duyduklarımız bizde kalır. Bu nedenle de duyumlar çoğalır, birikir de birikir.
Sır küpümü yüz ki, duyulanı da hatırlamayalım. Neyse, siyaset böyle bir şey işte. Başka ne denilebilir…?
Karışık, kurgaşık laflar etmek değil niyetim. Aslına bakılırsa, bu konuda yazmaya da hayli niyetsizim.
Ne var ki, siyaset sohbeti etmeden gün başlamadığı gibi, yine siyaset konuşmadan da gün geçmiyor ki bilader.
Yanımızda konuşulanları duymakla dahi dolan hafıza, bir noktada taşıyor ve bazı sözleri de kendiliğinden ettiriveriyor hafıza. Hafıza derken, hafızlıkla alakalı gönderme yaptığımı da düşünmeyiniz.
Mesela mı…? ‘Büyük lokma yut, büyük sez etme’ misali.
Bilmem anlatabildim mi…?
Öyle kestirip atmamak gerek bazı vakitler. Çünkü; Bir gün olur lazım olur…
‘Güzelliğine fazla güvenme, bir sivilce yeter’ sözünde de olduğu gibi, aracının gücüne de fazla güvenme, teknoloji gelişiyor, 2000 motor ‘un rakibi 3000’ ler var mesela.
Ne diyecektim, neler demeye başladım. Kafa gitti vesselam…
Gündem yoğun olunca, inanamıyor insan. ‘Yahu bu söz de buradan mı geldi…? Nasıl yani…?’ oluveriyor.
Böyle denmesinin nedeni yine hafızadan geçiyor. Hafıza dolu. Arşiv’e gelince, ne denileni, ne de yaşanılanı hiç ama hiç unutmuyor.
Bayramlık ağzımı açtırmada da geçtiği gibi, kimi zaman denilenler bayram ettiriyor, kimi zaman da bayrama neden çok oluyor. Deliye her gün bayram anlatımında da denildiği üzere, bayramın bir çok nedeni var.
Bayram havası demişken, 18 Mat Deniz Zaferi, Çanakkale için bir büyük bayram. Ya bu gün üzerinden bahsedilerek kesilen ceza?
Cezanın nasıl geleceğini ve kimin uygulayacağına ilişkin sözleri ise Devletin zirvesi etti. Şifrelerle değil hem de yekten. Net aktarım ve net görev tanımı ile, uygulayıcı makamı bile anlattı.
Devletin zirvesi yani 12. Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan’ ın Beştepe’den seslenişi ardından, hedefindeki isim Belediye Başkanı sayın Gökhan’a sahip çıkan partililerinden en dikat çekeni bana göre, İl Başkanı sayın Nejat Önder’ di. Nedenine ilişkin bir takım sözleri baştan ettiğimden, muhtemelen siz okuyucularımız da gayet iyi anladığından, demek istediğime ilişkin detayları vererek bir Temcit pilavına dönüştürmeden konuyu, kısa geçiverdim.
Bak yine kafa karıştı bende. Pilav derken, bunu da yanlış anlamayınız. Demek istediğim, demeye çalıştığım o pilav değil.
Şimdi sayın il başkanı Önder’ in sözlerine geleyim de, konuyu toparlayayım. Galiba, çok şey demeye çalışma uğraşım ile, çok şeyi karma karışık şekle getirdim.
Dedim ya kafa gidip geliyor…
Sayın Önder, sosyal medyadan ses verip, facebook hesabından;
“Ak Parti Genel Başkanı Sayın Tayyip Erdoğan, Çanakkale Belediye Başkanı Sayın Ügür Gökhan hakkında düşüncelerini dile getirmiştir.
Bu kendisinin değerlendirmesidir.
Bundan sonraki 18 Mart törenlerinde Ülgür Gökhan'ı konuşturmama talimatını kendi açıklamalarına baktığımızda anlamak mümkün değildir. Çünkü Gökhan'ı seçilmişe yaptığı davranıştan dolayı cezalandırmak istiyor.” Diyordu.
Burada, bir yaşanmışlığın kabulü sayılacak türden cümle geçse de, ben anladım denilmek istenileni. Yorumları yapmadan bir kez daha anlamaya çalışın meseleyi diyorum. Kime mi, elbette sayın okuyucularımıza.
Sayın il Başkanı Önder’ in sözlerinin devamı şöyle geliyordu mesajında;
“ Unutmayalım ki; düşünceniz ne olursa olsun, Ülgür Gökhan da Çanakkale halkının oylarıyla seçilmiş bir kişidir.
Takdir kamuoyunundur.” İfadesiyle.
Siyaseten edilmiş ve sanki zorunlu söylenmiş gibi görülse de bu mesajın içeriğini kapsayan cümle içinde geçen kelimeler, sayın Başkan dünün politikacısı değildir ki, tartmadan etmez lafını.
En azından benim düşüncem bu yönde. Çünkü, kendisini 25 yılı aşmış meslek hayatımda bu önemli özelliği ile tanıdığımı biliyorum.
Yoruma kaçmak istemesem de, yorum yapmadan da rahat durmuyor ki hafızanın birikenleri. Mecburiyetten midir nedir, kesiyorum düşüncemde yer alanların yazıya dökülmesini.
Öyle ya, durduk yere yine hakaretlere maruz kalabilirim. Kadın değilim diye, beni savunan da çıkmadı.
Bir süre önce yaşadığımı anlattıklarım, benimle hafızam arasında mı kaldı ne…?
Hani şiddetin her türlüsüne, küfür’ ün bin bir değil, tek’ine bile karşıydı bizim toplum. Yok sa, ben ötekilendim mi kardeşim?
Düne kadar, bir hain örgütün mağdurlarındandım ben de… Şu balyoz planında adımızı bir yere sıkıştırdıklarında.
O günlerde büründükleri, sözde ulusalcı duruşları ile, halimi hatırımı soranlar, bu günlerde bizi bir takım yandaş ilan etmişler. Yazık ki, o dönemde de bizi suçlayanlar, yine bir kısım medya diye tanımlamışlardı.
Hadi gel de bende kafa karışma…?
Şimdi aklıma birden, merhum Cumhurbaşkanlarımızdan, baba’nın, Demirel’ in bir sözü geliverdi.
‘Dün, dündür. Bu gün, bugün…’
Ne dediniz? ‘Kadın’a şiddete hayır mı…?’ Hadi geçin oradan…
Son günlerin söylemi, ‘……. ……. Yalnız değildir!’
Bu söylem de bana bi şeyler, bi malum kişiler hatırlatıyor ya, neyse…
Kafa gitti, belki de odan… Bu bahsettiğim, bana bi malum sözü anlatır söylemin de detayları kesinlikle arşivdedir. Bi ara sıkı bi araştırma yaparım artık.
Haydin hoşça kalın….