Bu güne değin, çok teşekkür almışlığım doğrudur. Hepsinin de bir anlamı vardı elbet. Ne var ki, adıma düzenlenmiş ve de oldukça duygulandığım bu teşekkür için hislerimi anlatmada acayip zorlanıyorum.
Oysa ki, dilim iyi laf yapar. Bi şeyler oldu, sözler boğazıma düğümlendi. Sanırım, bu halimin nedeni, yaşadığım tarifi imkansız duygular.
Bu halimin sorumlusu, Tekirdağ il Emniyet Müdürümüz.
İsmi, benim için bir başka anlamlı sayın Müdür, bir dönemler Çanakkalemde görev yapan yine saygı ve sevgi duyduğum, her an sağlığına duacı olduğum bir önemli ağabeyimin adaşı olduğu gibi, aynı zaman da ‘soy adaşlar’ da.
Adı da bir, soy adı da. Kim mi, kıdemli meslektaşlarım hatırlayacaklar. Mustafa Aydın müdürümüz.
Mesleğe ilk başladığım yıllarda, bize Polis sevgisini katan bir ağabeyimiz.
Neden, Polis’i sevmemiz gerektiğini, bire bir anılarla yaşatan Mustafa Aydın Müdürüm gibi, candan ve bir o kadar da Mesleğine aşık Tekirdağ il Emniyet müdürü sayın Mustafa Aydın, teşekkürü ile beni 90’ lara götürdü önce.
Hepimiz için var olan teşkilatının başarısından övgüyle söz etmem di belli ki bana gelen teşekkürün nedeni. İyi de sizlere biz nasıl öderiz ki borcumuzu. Belki de binlerce genci bataktan kurtaran, zehir tacirlerinin tuzağını önleyen Polis için, bizlerin teşekkür borcu var sizlere.
Tekirdağ il Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin, kilo kilo beyaz ölüm anlamı da taşıyan uyuşturucuya geçit vermediğini kaleme almıştım, geçtiğimiz 5 Ekim Perşebe günü.
‘Türk Polisinden kaçar mı hiç?’ sorusu ile, bir başarılı operasyondan söz etmiştim.
Öncesinde, Çanakkale’ de de uyuşturucuya geçit vermeyen polis ve Jandarmamızın başarılarından söz edip, “ ‘Çanakkale’yi geçilmez kılanlar’, ölüm tacirlerine yeni rota çizdirmiş belli “diyerek, naçizane yorumumu da getirmiştim.
Tekirdağ polisinin alkışları hak ettiğini söylerken, latife etmiyor, canları pahasına 24 saat 7 gün mesaide, üstelik de ‘fazla mesai’ almadan çalışanlardan söz ediyordum.
Öyle isimler ki bahsettiklerim, gelin de Gururlanmayın…?
90’ lı yıllarda başladım mesleğe. Polis muhabiriydim. O yıllarda, gece gündüz mesaide olanlardan biriydim bende. Ta ki 2013’ e dek. Yılar hızla geçti. Unutulmayan anılar ise, tek tesellimiz.
Ne yiğit müdürler, polis şefleri, polis memurları ve hata Bekçi ağabeyler tanıdım. Hepsi ile de ölümsüz kalacak anılarım
var elbet.
Şimdi edindiğim bir ölümsüz anı ise, ‘Teşekkürün belgesi oldu benim için’
Evet, benim belgeli bir teşekkürüm oldu millet…
90’ lara döndüm adeta. Tıpkı o günlerin samimiyeti. Özlemişim meğer, babacan halli yaklaşımında art niyetsiz olmayan ağabeyleri.
Teşekkürünün içinde de, yaptığım görevi bana sevdirmeye yetecek bir ithamla kurulan cümleye gelince; ‘duyduğum mutluluğu katmerlendirmeye yetiyordu’ kısaca…
Demek ki eskilerden söz ederken, mazide kalmamış bu şekli ile özlenen o samimiyet.
Vallahi ayrı bir umudum oldu şimdi. Bitmemiş meğer özlem duyduklarımız. Hep eskilerle görüşürüm bayramda, seyranda. Hatta özledikçe, bu kanıya neden olmamın nedeni de bu ayrıca.
Kimse sanmasın ki, ukalalık yapıyorum. Yaptığım, duygularımı paylaşmak sadece.
Bir Şirinterlikçi müdürümüz vardı mesela.
Bir; ‘Erdal Gökyüzü, Fevzi Ergür, Yahya Bal’
Saymakla bitmez ki eskiler. Hele hele Haluk Bahçekapılı ve de elbet de Orhan Okur…
Yaptığın işin ciddiyetini de hissettirirlerdi. Çat kapı ziyaretleri ile, kısa bir şehir etüdü de…
Olasılıkları konuşurken, bütün niyet; Huzur’du şehrin huzuru…
Bazen sabah çayları, bazen kuru fasulye pilav polis evinde. Hele hele, çat kapı ziyaretlere gittiğimizde, Şehrin gözü kulağı gibi, bize verdikleri değeri hissettirmeleri, ne yorgunluk bırakırdı gazetecide, ne de yorgunluk düşündürecek zaman.
Huzur içindi bütün mesele. Sohbetler, bilgi paylaşımları vesaireler.
Bir lanet olası hainler sinsilesinin girişimi sonrası, o pisliklerden Türkiye’ mizi temizlemek için bu aralar işlerini başlarından alamayan Türk Polisi ve Jandarması. Sakın ha, yanlış anlamayın dediklerimi. Sadece özlenenleri dile getireyim dedim naçizane.
Şu FETÖ illeti’ nin kökten temizliği sağlansın Allahın izniyle de, bir gazeteciler yine buralardayız. Mesele Türkiye ve de elbette Çanakkale ise, varız elbet her daim.
Ne zormuş özlenenleri aktarmak. Hele hele özlenilenleri yeniden yaşamak…
Çok yaşa emi müdürüm…
SİYASETSİZ OLMUYOR…
Bu kadar çok özlediklerimden söz ettikten sonra, güne döneyim artık. Siyasete bakmadan olmaz.
“Çanakkale’nin Merkezi Lapseki Olacak” çıkışını görünce, dikkat kesildiğim sözlerle devam edeyim istedim güne.
İktidar partinin, Lapseki Belediye Başkanı ulusal ve yerel gazeteci temsilcileri ile birlikte dün..
Amaç, 21 Ekim Dünya Gazeteciler günü nedeniyle hoş sohbetti. Malum, bizim için özel gün hafta sonuna geldiği için, mesai günü seçilmişti.
Eyüp başkan’ ın manşet attıracak sözleri vardı birde. Hem sohbet, hem siyaset.
Diyordu ki; “ilçemizin prestij projesi olacak sahil projesi, Çanakkale’nin Merkezi edecek Lapseki’yi”
Bu sözler, Çanakkale savaşları sırasında, Aır bombardıman altında kalan Çanakkale’ nin idare adresi olarak seçilen Lapseki’ yi getirdi biran aklıma.
Tarihten bir yaşanmışlık düşse de o an aklıma, kulak verdim Eyüp başkanın iddialı tavrına.
”Bizde projeler bitmiyor, nasıl insanın yaşadığı yerde ihtiyaçlar bitmediği gibi bizde de projeler bitmiyor.
Yerel seçimlere bir buçuk yıl kadar kaldı. ilçemizin prestij projesi olabilecek bir sahil projemiz var. 75 bin metrekare alan üzerine yeni bir proje çalışmamız var. Bu proje sonrasında sahilimiz 5 kilometreye kadar uzayacak. “
Ve sonrası, hedeflenenler, açık açık dile getiriliyor.
Böylesine büyük hedefli siyasetçileri de mi özledik ne…?
Kimseye gönderme yaptığımı düşünmeyin de, keşke bizde bu tür konuları konuşabilsek merkezde.