Her ne kadar oturduğu yerden söz ediyor gibi görülse de, ilk vekil olduğu 7 Haziran seçimleri sonrasında olduğu gibi, ikinci kez vekil olarak sandıktan çıktığı 1 Kasım seçimleri ardından,
aylarca kırsal ziyaretleri ile dikkat çeken CHP’ li Milletvekili Bülent Öz, derlediği talepleri şimdi sırayla gündeme getiriyor.
Sayın vekilin bitmek bilmez ziyaretleri için, ‘Biri dur desin. Seçim bitti’ diye satırları kaleme aldığımı hatırlıyorum da, şimdi bunun nedenini dahi iyi anlıyorum. Meğer sayın vekilin nedeni ve de hedefi varmış. Nasıl mı? Köylünün, çobanın, kısacası kırsal kesimin yaşayanlarının taleplerini biriktiriyormuş.
Özellikle çiftçinin sesini duyurmak adına, dikkat çeken ziyaretlerinin nedenini o günlerde dile getirmişti sayın Öz. Bugün sayın vekilin dediklerini tekrar anımsayınca, ‘Dağ taş demeden gezdik, dertlerle dertlendik’ demesinin anlamını, sakin kafayla düşününce daha iyi kavradığımı anlatmak geldi içimden.
Çoğumuzun, ‘Muhalefetteki vekil ne iş yapar?’ şeklindeki sorusuna belki yanıt olur diye, vekil Öz’ ün Meclis genel kurulundaki açıklamalarını elden geldiğince gündeme getirdiğim doğrudur. Kimse sanmasın ki, CHP kurmayı Bülent beye özel bir ilgi nedeniyle dediklerini sık sık gündeme getiriyorum. Kesinlikle yok öyle bir şey.
Samimi tavırları ile bir başka davrandığından, ve de bence siyaseti sevdiren profili çizdiğinden, kendisinden naçizane benim fikirlerimi dile getirerek bahsediyorum.
Gözlemim şu ki; dinlediği dert ve tasaları, adeta periyodik şekilde Başkentte dillendirerek, Anadolu köylüsünün de sesi olmak için çaba sarf eden CHP’ li Çanakkale Milletvekili Öz, tek başına savaşçı misali. (Tabi bence…)
Partisi içinde, birilerinin kendisine karşı mesafeli yaklaşım içinde olduklarını bir çok kez gözlemlemiş ve hisseden bir gazeteci olarak, yılmadan halkçı siyasetini sürdüren vekil Öz’ ü bu anlamda da kutlamak istiyorum.
Anadolu insanının ortak dileklerini dile getirmesi gibi, TBMM çatısı altında Türk çiftçisinin beklentilerini bıkmadan dillendiren sayın vekil, bence Çanakkale adını bir başka sevecen hale getiriyor.
Sayın vekilin, başkent gündemine taşıdığı konuyu anlatır detaylar e-posta adresime ulaşınca, dikkatlice dediklerine göz attım. İktidar’dan talep ettiği konu, belli ki milyonlarca üreticinin istemiydi. Yani meclis sıralarından, milyonlar adına ses veriyordu sayın vekil.
Dediği de, kısaca tam olarak şuydu; “Çiftçimiz, üretim giderlerinden alınan vergilerin kaldırılmasını bekliyor”
Aklıma, bu mesele ile birlikte atık su vergisi de gelmedi değil. Bu konu için de harekete geçilse ne güzel olacak. Petrol kullandık diye vergi ödüyor muyuz, bilmiyorum ama, konuya örnek verecek olursak, bence benzerlik taşıyacak bi şey sanırım.
Neyse, şimdi böyle bir vergi alınmıyor ise, alınmasını hatırlatacak bir şey yazmış olmayayım diye, örnekleme sunmaktan vaz geçiyorum. Bu son dediğimi kaleme alırken, aklıma birden karpuz kabuğu benzetmesi de geldi. Lakin, komik laf edeceğim derken, bir çuval inciri berbat etmemek adına, düşündüklerimi yazıya dökmemeye karar veriyorum. Ve hemen sayınv ekil Öz’ ün dediklerine geliyorum.
Sayın vekil, geçen Salı günü TBMM 26. Dönem 3. Yasama Yılı 13. Birleşiminde söz alıyor ve diyor ki;
“Üretim giderlerindeki vergilerin kaldırılması beklenirken, her geçen gün artıyor olması, çiftçimizin belini bükmektedir.”
Seçim bölgesinin çiftçilerinden örnekle sözlerini sürdüren sayın vekil; “Çanakkale' miz, AKP'nin tüm yanlış politikalarına rağmen tarım kenti olmaya devam ediyor ama, Çanakkale domatesi, Lapseki kirazı, Umurbey şeftalisi, Yenice kapya biberi, Bayramiç elması, Biga çeltiği, Bozcaada üzüm üreticileri emeğinin karşılığından değil, AKP'nin üretim giderlerinin artmasından nasibini alıyor ve her geçen gün artan borçlar yüzünden çiftçimizin elinde tarım yapacağı arazi kalmıyor.”
İddia büyük. Tarım arazilerinin tükendiği. Nedeni de, vergilendirme. Gerçek de böyle mi sahi çitçinin hali?
Benim de aklıma, dile getirdiğim bu soru geliverdi.
Çiftçinin korktuğu bir çözüm adımına ilişkin sözleri de hayli dikkatimi çeken vurguyla gelmiş sayın vekilden. Milletvekili Bülent Öz:” Üretim maliyetlerinin artmasının yanında, çiftçimiz kredi çekmeye korkuyor çünkü kredi faizleri ödeme gücünün üzerindedir.” Diyerek, çözüm aranan noktada var olan tıkanmadan da iddialı sözleri ile bahsediyordu.
Özetle, vergiler kaldırılsın dı talebi. Talep edenlerin çiftçiler olduğu vurgusu ile dedikleri yanında bahsettiği bir diğer dikkatimi çeken konu için sayın vekil, tam olarak şöyle diyordu;
“Ülkemizin ekonomik çöküşünün temel kaynağı, çiftçimizin yoksullaşması olarak görülmektedir.
Girdi maliyetlerinin, elektrik, mazot, gübre ve ilacın dünya fiyatlarının üzerinde seyretmesi, çiftçimizin belini bükmektedir.
Bu bağlamda, tarımı ve çiftçimizi zora sokan maliyet artırıcı bu unsurlarda, özellikle mazotta vergileri kaldırmanızı çiftçilerimiz dört gözle beklemektedir.”
Bu vergisiz mazot meselesi, benim de hayli dikkatimi çeken bir konu. Çanakkale’de de örneklerinin bulunduğuna dair çok sık duyduğum iddialarda geçiyor. Zati muhteremin yabancı bandralı lüks yatı için dahi vergisiz mazot uygulaması varmış. Benim, İlk duyduğumda verdiğim tepki şöyle olmuştu; ‘Nasıl yani…?’
Yine yorum yapamadan rahat edemediğim konu için, verdiğim örnek belki son derece yanlış oldu ama, düşündüğümü de düşünemedikten sonra, niye düşüneyim ki…?
Neyse, denilenleri sulandırmadan, denilenlere döneyim ben.
Sayın vekil, TBMM Genel Kurulundaki açıklamalarının ardından Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı’na;
“Bu konuda bir projeniz var mı?” sorusunu yöneltiyor ve; Çiftçilerin yıllardır umutla beklediğini öne sürdüğü konuya ilişkin açıklamanın bakanlık tarafından yapılmasını istiyordu.
Türk çiftçisinin beklediğini öğrendiğim vergi muafiyeti olur ise, pazardaki alış-veriş bütçesi de rahatlar mı acaba diye aklıma gelen soru için, kimse kusura bakmasın diyerek, bu güne sonv ereyim bari.
Çünkü düşündükçe, düşüncelerimin içinde bir soru bankası oluşuyor. Bankalardan nefret ettiğim için, kimsenin kafasıında benzer sorular oluşturmamak adına, düşünmeyi kendime yasaklayarak, hepinize hoşça kalın diyorum.