Tarih verip, geleceğe yönelik konuşmak her baba yiğidin harcı olmasa gerek.
Türkiye’ de tarih verip, hedef açıklayan bir isim tanıyorum o da sayın Cumhurbaşkanı….
Bilindiği üzere 2023 Türkiye’ si ve hatta 2071 diyerek, millete hedef gösteren bir isim sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan. İki önemli tarih ile yani biri Cumhuriyetin 100.
Yılı olarak 2023 biri de Türklerin Anadolu’ ya gelişi 1071’ in bininci yılı 2071 ile Yüce Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hedefini açıklayan Reis’e mi özenmişler ne, birileri iki (2) yani İngilizce two diyerek, yakın gelecek için konuşmuşlar.
İsim vermekten korkumdan değil amma, bir meslektaşımın başına gelenlerden örnek aldığımı dile getirerek, Müneccim düşüncelere, yani; ‘ iki yıl önünüzü görüyorsunuz da, başınıza yakın tarihte geleceği nasıl görmüyorsunuz?’ Diye sorasım geldi. Olası ki acayip kızacaklar bana.
‘Şaka yaptım. Şaka’ demeyeceğim de üstelik. Çünkü, şaka mı, gerçek mi, anlayan anlayınca, gereğinin de yapıldığını görüyoruz vesselam. Bir rüyanın peşine düşmek bazen Çılgın Türklerin de yaptığıdır. Bu kesin… Örnek mi? Tarihte çok örneği var. Bir Çanakkale mesela.
Ye da19 Mayıs. Ve en önemlisi de İstiklal Savaşının düşüncesi ile bilinen tarihler.
Ukalalık yapmak değil elbette amacım. Ama bunlar da gerçek. Hem de %100 (madein) Türk gerçeği. Gaip’ten Ses Duyanlar olacak her daim. Her daim, o sesin peşinde koşacaklar da olacak. Lakin, sesi her duyan, sese koşar ise,ses kesildiğinde ne olur.
İyi bir firen yaparsanız durabilme gibi, firen tutmaz ise sert bir cisme, ağaç, duvar, tel örgü vesaire ye çarpmak ta mümkün.
O vakit yaralanmak, kafa göz zarar örmek de var, durup olası çarpma anından kurtulmak ta. Olacaklar bununla da sınırlı değil elbet.
Tarih vermekten oldum olası çekinmişimdir. Çünkü, yarına çıkmaya kimin senedi var ki? Bir de, kesin olacağına emin olduğum bir konu üzerine de hiç konuşmamayı yeğlerim. Neden mi?. Ne zaman biri ile heyecan içinde beni mutlu eden gelişmeden bahsetsem, o kesin gözüyle baktığım konu gerçekleşmez de ondan.
Sevinmek yaramaz bana. Sevindiren gelişmeleri paylaşmak ta yaramaz. O nedenle pek de paylaşmam sevindirik olduklarımı.
Tabi bu bahse konu sevinme meselesi, kesinlikle birebir benimle ilgili olan konular da. Milletimi ilgilendiren mevzulardan bahsetmiyorum. Örnek vereyim. Kar yağdı. Okullar tatil.
Belli ki erktesi gün de tatil olacak. Çünkü hava muhalefeti ortada. Ne oluyor, bir gün bir gün tatil edilme kararı alınıyor. Beni direk ilgilendiren konu olsa bu tatil meselesi, gece yarası alınan o akrarı, ibrileri ile paylaşsam, alınan karar bir saat sonra iptal olur. Anladınız…
O nedenle, Millet ve geleceğimizin güvencesi çocuklarımız ile alakalı müjdeli haberlerden bahsetmiyorum. Onlar da sıkıntı yok… Nereden geldim ben bu konuya. Durduk yere, sırlarımı ortaya serdim galiba. Hadi iyisiniz. Beni biraz biraz tanımış oldunuz.
Tatil günü ya bu gün. Biraz da lay-lay-lom yapalım diyorum ama, gündem bunu yapmaya müsaade etmiyor vesselam. Geleyim gündeme.
Özet geçeyim. Çünkü bir meslektaşımın başına gelenlerden örnek çıkardım dedim ya…
Başımıza darbe almayalım durduk yere. Bir de öfkelenecek muhtemel isimlerin ağzından çıkacak olası sinkaflı sözler ile kulaklarımız da çınlamasın.
Bir toplaşmanın, bir güzel açılış gününde, bir de süre biçip; “mevcutların halini bir de 2 yıl sonra görün. Biz burada olacağız’ şeklinde algılanan sözlyerle konuşan bir isimin edikleri, Mevcut ilgili ve yetkilinin kulağına kaçmış olacak ki, ‘Hadi bakalım. Sen iki yıl bekle. Geldiğinizde gelirsin yerine’ denmiş sanki.
Çok abartmıyorum. Lütfen böyle düşünmeyiniz. Çünkü, illet, hain oluşumun içinde oldukları iddiasıyla gözaltına alınanların akıbetini öğrenme adına, sağlık kontrolü için getirildikleri bir merkezin etrafında da görünmüş bu zati muhterem.
Yanında en yakın Kankası ile.
Sanıyorum, Müneccim hal ile edilen sözler dışında bu tür ayrıntılar da varmış hakkında hüküm verilmesine…
Öyle duydum. Belki de anlatan isim abartıyordu.
Ne var ki, görseli de gösterdi o anlatan kişi. Yani akıbeti öğrenme uğruna bölgede yapılan keşif gezisi anına özel görseli. Güzeller güzeli Türkiyemde, pembe haberleri okumayı öyle çok özledim ki.
Pembe haberler yanı sıra, gündemde hep iyi şeyleri duymayı da pek özledim.
Avuç içi kadar Çanakkalemde, üzerine biçilen okkalı giysiyi taşıyamayanların sorumlusu hırsları mı acaba? Hırs, bu kadar mı çok gerekli insan yaşamında? Derler ya bazen, ‘o görevin hakkını vermedi’ diye. Böyle isimler çok da, ondan mı diye düşünmeden de edemezlerden oldum. Ne yazık…
Mevcut ekip ile bir olup, yeni hizmetlerin peşine düşen bir isimin niyetini kötüye yormak anlamı da taşıyan tarih verip, sonra da şaka yaptım diyen bir isme, ‘kötü bir şaka ile ders mi verildi?’ diye düşündüren gelişmelerin devamının da geleceğine ilişkin duyumların da olduğunu söylemeden edemeyeceğim.
Çok çenem düştü. Kusura bakmayın artık. Siyaset ve siyaset gündemi bövyle bir şey. Ha bu arada. Siyasette ‘bir gün’ çok uzun yıllar anlamı taşıyan bir süre imiş. Eskiler böyle derdi.
Kentimize Bakan gelip, uçak havalandıktan sora Bakanlıktan düşen politikacıları da bildiğimden, bu sözün ne de haklı bir söz olduğunu bir kez daha anladığım anlar olmuştu.
Siyasette gelecek vakte göre değil; Kader ve kısmete göre imiş. Nereden mi çıkardım? 90 yıl yıllarda birkaç genel seçimde bir siyasi partinin Milletvekili adayı ismi takip etmiştim aylarca.
Kazanamamıştı. Sonra, onun aday olarak katılmadığı bir seçimde, o’nun partisinden bir ismi , Çanakkale milletvekili gönderdi Başkent Ankara’ya. Sonra o isim bana aynen şöyle demişti: “Nasip değilmiş Vekil olmak…!” Zaman ile değil, nasip ile kısacası bazı beklentiler. Yani, yıl, ay, saat beklemeye ne gerek? Daha Büyük hedeflere gelince; “Yapılanlar, yapılacakların teminatı vesselam…”