.

Yine başkent turuna çıktım. Aslında hayli yorucu oluyor, iki de bir de, taaa Ankara’ya git sonra dön.
Bazen;’Ruhum müsaade etmiyor’ diye düşündüğüm anlar olsa da, her gün her gün yazmam konusunda, bu gün fark ettiğim haberler için, “Ruhumu dinleyemem. Yazacağım..” diyorum…
O dönemi hatırlıyorum. TV ekranlarında, ‘son dakika’ spotları ile geçen Kozmik Oda…
Hatırladınız değil mi…? İşte o konuda çıkan bir karar var. Başkent gündemine göz atarken fark ettim bu önemli gelişmeyi.
Haber, abonesi olduğumuz İHA’dan.
Atılan başlık ise tam da şu; “Kozmik Oda'da kumpas davasında eski savcı ve hakime hapis cezası”
Hey gidi hey. O günlerde, ne büyük gündem maddesi olmuştu, Kozmik Oda.
Haliyle, o günleri anımsayan bir gazeteci olarak, dikkat kesildim ben deniz bu habere. Aslında çok da nedim var. Bir kumpas davasında da, ‘adı çıkmış’ bir isim olarak, yine o günleri hatırlıyorum da; ‘ pek çok arkadaşım korkarak, aradığım telefonlarını açar olmuştu.’
Neyse, korkanlar ve korkmayanlar olarak, onlar halen zihnimde.
Anılarımda kopup, gündeme döneyim. Yani düne.
Okuduğum haberin ilk paragrafını aktarayım önce;
 " ‘Kozmik Oda'da kumpas’ davasında eski savcı Mustafa Bilgili ve eski hakim Nihal Uslu' ya FETÖ üyeliği ile devlet güvenliğine ilişkin bilgileri temin etmekten hapis cezası verildi.” İfadeleri geçen, giriş bölümünü.
‘Özetlemeye çalışayım’ demeyeceğim, zaten hayli özet cümleler geliyordu haberin devamında. Nasıl mı, aynen şöyle;
“Yargıtay 16. Ceza Dairesi, ‘Kozmik Oda'da kumpas’ davasında kararını açıkladı.
Eski savcı Mustafa Bilgili'ye ‘FETÖ üyeliği, devlet güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme’ suçlarından 17 yıl 1 ay hapis cezası, eski hakim Nihal Uslu'ya ise ‘FETÖ üyeliği ile devlet güvenliğine ilişkin bilgileri temin etmekten’ 14 yıl hapis cezası verildi.
Eski hakim Halil İbrahim Kütük ise, ‘FETÖ üyeliği’ ve ‘devlet güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme’ suçlarından toplam 12 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırıldı.”
Dikkat kesildiğim karar bu denli kısa özetle anlatılıyordu. Lakin, benim zihnimde bir soru var. Belki de, benzeri sorular sizlerin de zihninde.
Aklıma gelen şu; ‘Devlet güvenliğine ilişkin bilgileri temin edenler, acaba bu bilgileri kiminle paylaştı?’
Sahi, bilgiler elden ele, başka ülkelerin istihbarat birimlerine pazarlanmış da olabilir mi?
O tarihleri hatırlıyorum da, İzmir’ de de bir casusluk davası vardı. Sonrası, tutukluları tahliye olanlar.
Misal, benim de adım geçen ve gazeteci olarak sözde faydalanılacak isimler arasında ismimin geçtiği günler.
Balyoz’ un,  işbirlikçisi olarak anılmamıza neden o günlerde, yaşadığımız o travma mı…? Şükürler olsun, atlattık… 
Çanakkale’nin düşmana geçilmez boğazına seyre dalarken,  şiddetli akıntıya salıvermemden kaynaklı olacak, travma mıravma, uçtu gitti.
Tekrar Başkent gündemine dönüyorum. İkinci habere geliyorum.
Anayasa Mahkemesi Başkanı: "Mahkemenin önünde anayasallık denetimi yapılacak 21 Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi bulunmaktadır" demiş.
İHA’ nın haberinde, ilk spotlar şöyle idi;
- "Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin anayasallık denetimi, yeni sistemin üzerine dayanması gereken denetleme ve dengeleme mekanizması bakımından hayati derecede önemlidir"
- "Bireysel başvuruda bugün itibariyle derdest başvuru sayısı 42 bin civarındadır"
- "Mevcut iptal davalarının yaklaşık yüzde 70’i kanunlaşan olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinden oluşmaktadır"
Bu başlıklar, spotlar, Anayasa Mahkemesi’ nin kuruluşunun 57. yıl dönümünün kutlanmasına ilişkin kaleme alınan haberde yer buluyordu.
 Uzatmadan, detaylar diyeyim. Haberde;
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, "Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin anayasallık denetimi, yeni sistemin üzerine dayanması gereken denetleme ve dengeleme mekanizması bakımından hayati derecede önemlidir.
Bireysel başvuruda bugün itibariyle derdest başvuru sayısı 42 bin civarındadır. Mevcut iptal davalarının yaklaşık yüzde 70’i kanunlaşan olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinden oluşmaktadır.
Şu anda Mahkemenin önünde anayasallık denetimi yapılacak olan 21 Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi bulunmaktadır"  ifadeleriyle bahsediliyordu, Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan’ ın sözlerinden.
Anayasa Mahkemesinin kuruluşunun 57’nci yıl dönümü nedeniyle düzenlenen etkinlikten söz edilerek kaleme alınan haberde ayrıca;
“Anayasa Mahkemesi Yüce Divan Salonu’ndaki törene Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, çok sayıda üye ile raportör katıldı. “ şeklinde detaylar da vardı.
Peki ya, Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ ın sözleri..?
Sayın Başkan, kurulduğu yıldan itibaren Anayasa Mahkemesinin görev alanı bakımından üç önemli evreye ayrılabileceğini ifade etmiş ve demişler ki;
”2012 yılına kadar olan birinci evrede Anayasa Mahkemesi esas itibariyle kanunların anayasaya uygunluğunu denetleyen bir yüksek yargı organı olarak faaliyet göstermiştir.
2012 yılından itibaren Türk anayasa yargısının ikinci evresi başlamıştır.
2010 Anayasa değişikliği, Anayasa Mahkemesinin yapısı ve üye sayısını da değiştirecek şekilde bireysel başvuru yolunu hukuk sistemine kazandırmıştır.”
 Böylece, Anayasa Mahkemesinin görev alanının bireysel başvuruyu da içine alarak genişlediğini de söylemiş sayın bakan.
Sonrası sözleri de vardı haberde geçen Sayın başkan şöyle demiş;
“ Esasen bireysel başvuru, Anayasa Mahkemesinin sadece görev alanını genişletmemiş, onun yargısal paradigmasını da değiştirmiştir. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuruyla birlikte bireyi ve onun temel hak ve hürriyetlerini esas alan bir yüksek yargı organına dönüşmüştür.
Bu paradigma değişimi Anayasa Mahkemesinin diğer görev alanlarındaki yaklaşımını da etkilemiştir. Gerçekten de Mahkeme bireysel başvuruda geliştirdiği hak eksenli yaklaşımını norm denetimine de yansıtmıştır. Bu etkileşimin en iyi örneklerinden biri 27 Aralık 2018 tarihli iptal kararında görülebilir”
Böyle idi, yargıya ilişkin dikkatimi çeken iki haber. Başkent turlarına devamda ısrarcıyım. Bu sayede, gündemi yakından takip edebiliyoruz, değil mi…?
Yanıtınız; ‘evet devam et’ ise, lütfen e-posta adresime, uzatmadan ‘evet’ yazın gönderin.
Haydin hoşça kalın…