Türkiye, 16 Nisan’a kilitlendi.
Genel Seçim’ lerde bu kadar çıkış gelmemişti…
Türkiye, 16 Nisan’a kilitlendi. Eskiden, yani Ulusal gazetelere Çanakkale’den sesini duyuran haberlere imza atarken, Mart ve Nisan ayları benim için korkulu rüyaydı. Üzerimizde acayip bir sorumluluk bilinci ile korku yaşardık bu iki ayda. 18 Mert Deniz Zaferimizin törenlerinin geçtiği Mart ayı, bir de 24-25 Nisan Kara savaşlarının da başlangıcı ile Anzac Day…
Hem ulusal hem de uluslar arası üst düzey isimlerin Çanakkale’ ye koştuğu bu iki ay da, yeminler olsun benim üç buçuk attığım aylardı.
Atlanacak bir fotoğraf, yaşanılan ve görüntülemeyen bir an’ ın korkusu, anlatılacak gibi değil di vesselam.
Hay Allah, ne günlerdi…
Şimdi bir Nisan ayı sendromuna girdim yine. Bu kez, referanduma ilişkin detaylar. Her siyasetçinin muhtemel Nisan öncesi ya da Mart’ ta koşacağı bir coğrafya olacağız. Törenler de cabası.
Yani diyorum; ‘İşimiz zor kısacası….’
Bu güne dönersek, yine işimiz zor. Türkiye için, İktidarı ve muhalefeti bir dizi söylemlerde bulunuyor. Tamamı ile tarafsız görmek lazım edilen sözleri.
Görüyorken de paylaşmak. Ölçümüzü ayarlayıp, edilen sözleri verirken sütunlarımızda, diyorum ya, tarafsız kalabilmek.
Bu da çok zor. Yok onu fazla yazdın, bundan söz etmedin. Olası bu sözlere çok hedef olacağız.
İyi de, konuştunuz da yazmadık mı?
Konuşulanı, yazılanı, edilen sözü ulaştırdınız da, biz de görmedik mi?
Şimdi tarafsızca, e-postama ulaşan bir açıklamayı değerlendiriyorum müsadelerinizle.
CHP’ li Çanakkale Milletvekili Bülent Öz’ ü tanıdığım günden beri mütevaziliği ile hep taktir ettim.
O’ nun yeri bende bir başka. Ne zaman arasam, kendisi benim ismimin ardına birde ağabey sözünü ekleyip görüşmüşüzdür.
Sayın vekilin, “HALK SİZİ SEÇER SE İYİ, SEÇMEZ SE TERÖRİST. ÖYLE Mİ?” sorusu ile yaptığı açıklamaya da dikkat kesilmedim değil.
Şimdi o sözü edip de, ‘Ha sen o’cusun’ denilmemesi için, ‘Yes’ diyorum. O’ cu sam, terörist değilim, bucu sam terörist…
Sahi ben neyim?
Sandık gelince önüme elbet de demokratik hakkım olan oyu kullanacağım da, o’cu da, bu cu da, yakıştırmasına gelmemek için, en iyisi oy kullanmayayım diyenlerden de değilim.
Şimdi ben böyle diyorum da, ya sayın vekil ne diyor?
E-postama gelen açıklamasına göz attığımda, ortadan değil, dan diye söz ettiğini görüyorum. Tabi bu noktada bir dokunulmazlık zırhının verdiği güven de yok değil.
Bazen, Keşke bende de olsa dediğim o dokunulmazlık zırhı, Milletin her bir ferdinde zaman zaman olsa, Türkiye ne diyor’ u tak diye görürüz de, neyse hayallere kapılmayalım.
Döneyim ben sayın vekil ne demiş’ e? Kendileri, TBMM Genel Kurul’da görüşülen Uluslararası Sözleşmeler ile ilgili yaptığı konuşmasında;
“ULUSLARARASI İLİŞKİLERİN TEMELİ HUKUK DEVLETİ OLMAKTIR….” Çıkışına kalın harfleri kullanıp imza atmış.
Vekil Öz, uluslararası anlaşmalarda ülkemizin yararına olacak girişimleri elbette desteklediklerinin altını çizip;
“Ancak” diyerek söze başlayınca, dediklerine dikkat kesilmemek de bu noktada kaçınılmaz dı.
Diyorlardı ki; “uluslararası ilişkilerin sağlam zemine oturmasının temeli, ülkemizin demokrasi inşasını tamamlamış, hukukun üstünlüğünü benimsemiş, hak ve özgürlükleri tesis etmiş bir ülke görünümünde olmaktan geçmektedir”
Kim bö söze ‘No’ diyebilir. Bakın farkında iseniz, o iki kesin hükümlü kelimeyi kullanmıyorum. Bu da bir sendrom mudur nedir?
Korku desem sanırım daha da açık olacak. Mart ve Nisan korkusu. Çok kalabalık katılımlarla gerçekleşen o iki ay da yapılan törenlerin korkusu gibi bir korku.
Sayın vekil Öz; “Yapılmak istenen bu Anayasa değişikliği, ülkemizin sosyal ve ekonomik anlamda güven duyulan bir ülke olmaktan bizi uzaklaştıracaktır, özgürlükler ve demokrasi yolculuğunda bizi alıkoyacaktır.
Her seferinde millî iradeyi ağızlarından düşürmeyenler, bu değişikle, millî egemenliği yok sayacak bir tasarıya imza atmışlardır” diyerek, siyaseten sözler etmişse de, bunlar hakikaten doğru şeyler midir, bunu nasıl analiz edebiliriz?
Bu çıkışı ve iddiası ile de çok sert konuşmuş sayın vekil Öz. Nasıl mı?
Aynen şöyle; “AKP Milli iradeye saygı duymuyor. Ve Milletimizi tehdit ediyor”
Açıklamasında, aylar öncesine dönüp etmiş bu sözü. 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası, millî iradenin kararıyla hiçbir partinin tek başına iktidara gelemediğini belirtip sürdürmüş açıklamasını.
Demiş ki Öz; "Milletimiz koalisyon kurun, anlaşın, uzlaşın demişti. Maalesef AKP, 7 Haziranda milletin iradesine saygı duymadı.
AKP, 7 Haziran sonrası koalisyon oluşmasına yanaşmadığı gibi "AKP'yi iktidardan indirirseniz beyaz Toroslar kol gezmeye başlar.", "400 milletvekili verin, bu iş huzur içinde çözülsün.", "Siz, Cumhurbaşkanı yerine başkan seçseydiniz bu terör olayları olmazdı." diye millete âdeta gözdağı verdi. Bu atmosferde gidilen Kasım 2015 seçimlerinde yeniden iktidar oldunuz. Sonrasında "İstikrar sürsün." anlayışınızın aksine maalesef terör olayları devam etti”
Bu anlatımlarda geçen bazı sözleri hakikaten de duyduk. Duymadık değil. İyi de neden tekrar ediyoruz? Örneğin bir sözü eden isim, makamından da oldu. Yani doğru söz etmediğinden belki de göreve başka bir isim geldi. Kim bilir? Neyse, ben üzerime vazife olmayan, beni aşan konulara pek de girmeyeyim.
Döneyim sayın vekil Öz’ ün dediklerine;
Yazımızın başında bahsettiğim o anlatıma. ‘HALK SİZİ SEÇER SE İYİ, SEÇMEZ SE TERÖRİST ÖYLE Mİ?’ sorusu ile gelen açıklamaya.
İddialar la gelen açıklamada; “Bugün de milletimize gözdağı vermeye devam ediyorsunuz, "Başkanlığa geçmezsek terör olayları devam eder, ülke bölünür." şeklinde milletimizi tehdit etmeye devam ediyorsunuz. Yöneticileriniz çıkıp "Referandumdan 'evet' çıkmazsa ülkede iç savaş çıkar." diyor ve yine milleti tehdit ediyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan çıkıp "FETÖ, PKK 'hayır' veriyor." diyor ve âdeta "hayır" verecekleri tahakküm altında bırakıyor. 14 yıldır milletin iradesini ağzından düşürmeyen sizler, ne oldu millî iradeye sormak gerekiyor. Halk sizi seçerse iyi, seçmezse terörist, öyle mi? Neden bunu yapıyorsunuz, toplumu kutuplaştırıyorsunuz?”
Sorular, sorular… Art arda gelen sorular. Bitmedi, daha da soruyor du vekil Öz.
“SİZ TERÖR ÖRGÜTLERİNİN "HAYIR" DEDİĞİNİ NEREDEN BİLİYORSUNUZ?” şeklinde bir ara başlığı ile sunulan o soru yüklü cümlenin devamı da geliyordu.
CHP’ li Milletvekili Bülent Öz; “Peki;” diyerek başlıyor ve şöyle diyordu;
“Siz terör örgütlerinin "hayır" diyeceğini nereden biliyorsunuz? Acaba "PKK 'hayır' veriyor." algısını yaratıp başka işler mi dönüyor?”
Öcalan'ın İmralı tutanaklarında "Biz Tayyip Bey'in başkanlığını destekleriz." dediğinin bilindiği yönündeki bir cümlesi de açıklamasında geçen Milletvekili Öz’ ün, bu konuya ilişkin;
“Kaldı ki bu Anayasa değişikliğinde idarenin bütünlüğü maddesinde kamu tüzel kişiliği kurulması yetkisi kararnameyle Cumhurbaşkanına veriliyor.
Özerklik isteyen bölücü unsurların bu Anayasa değişikliğinde neden "HAYIR"ı destekleyeceği benim aklıma yatmıyor.
14 yıldır tek başınıza iktidarda olmanıza ve dilediğiniz her türlü yasayı Parlamentodan geçirecek çoğunluğa sahip olmanıza rağmen, neden bu başkanlık ısrarı, perde arkasındaki siyasi planınız nedir, merak ediyoruz doğrusu” diyordu.
Denilenler, ima edilenler bu kadar da değildi. Ne var ki, uzunca bir söylemin sonunda gördüğüm ayrıntı ile noktalamak istiyorum bu günü.
Çanakkale vurgusu ile gelen açıklamasına dikkat kesildim sayın vekilin.
Bizim Ruhumuzdan söz ediyordu. Diyordu ki; “Çanakkale Ruhu tüm yordu saracaktır”
Dediklerine benimde katıldığım o bölümde; “Toplumumuzun birlik ve beraberliğe ihtiyacı vardır. Başkanlık ısrarı yüzünden toplum demokrasiden uzaklaşmaktadır.
Oysa bu toplum yüz yıllardır bu coğrafyada kardeşçe yaşamıştır. Milletimizin özünde birlik ve beraberlik vardır.
İşte bu anlayışla, Çanakkale'de işgal kuvvetlerine karşı bu millet tek vücut olmuş, hangi etnik kökenden olursa olsun Anadolu'nun her yerinden ve toplumun tüm kesimlerinden Çanakkale'ye gelen kınalı kuzuların, kadınların, çocukların oluşturduğu birlik ve beraberlikle düşman kuvvetlerine "Dur" denmiştir. İşte bu toplumsal uzlaşmanın adı Çanakkale ruhudur”
Aynen de öyledir. Bu bölüme katılmamak elde mi? Diyerek, herkese iyi pazarlar…. Diyeceğim de, diyemiyorum. Bu söz de oldukça anlamlı;
“Çanakkale ruhundan bir ulus doğmuştur, bir millet doğmuştur. O ruh sayesinde milletin egemenliği saraydan alınıp milletin kendisine verilmiştir”
Görülen o ki, Burada söz edilen saray, Osmanlı’ nın Dolmabahçesi olduğundan, sanırım bu sözü paylaştığımdan ötürü, çok da tepki almamışımdır.
Hadi uzatmayayım. Tekrarlıyorum, herkese iyi pazarlar….