Bu aralar, doğru, yanlış tartışmaları o kadar fazlalaştı ki hayat ta,  iddia edilene inandı mı insan, parçala kendini doğruyu anlatmak için, sonrası kesinlikle nafile.


Bu aralar, doğru, yanlış tartışmaları o kadar fazlalaştı ki hayat ta,  iddia edilene inandı mı insan, parçala kendini doğruyu anlatmak için, sonrası kesinlikle nafile.
 İnsan çoğu kez görmek istediğini görüyor. İşitmek istediğini duyuyor. Doğru görüntü olsa da bakılan, zihin bir kere aksini düşünüyor, görüntü bir güzel seni aldatıyor.
Bir aralar modaydı, ‘Kara’ ya, Ak…  Ak’ a da Kara demek…’
Ata sözlerimiz dahi var, çok geçmişten, şu zıtlaşma meselesine dair dile gelen.
Hafızalara bir güzel kazınan.
Ata sözleri, insan hayatına yön veren, kerterez misali görüldüğünde, hedefe sağlıkla kavuşmanızda yardımcı olan, kutsal sözler bence.
Yaşam hakkı her birey için ne kadar kutsal kazanım ise, kutsal yaşam haklarımızın önemi de bir o kadar vazgeçilmezimiz.
Asla vazgeçilmezlerimizin içinde sıralama yapmaya kalksak şu sıralar, ilk öncelikli olmazsa olanımız ne olurdu acaba…?
En sevdiklerimiz mi olurdu asla vazgeçilmez olanımız. Yok sa; hava mı, su mu, yiyecek mi, para mı…?
“Gözle görünen köy,  kılavuz istemez” sözünden hareketle aklıma gelenleri yazıya dökmekti niyetim, yine ne saçma sapan sözlerle başladım yazmaya.
Sıcaklardan mıdır nedir, bu aralar bir geliyor, bir gidiyor bende, her daim olması gereken odaklanma.
Sanırım, odaklanmada başlayan bir problemden olacak, bugün sayfada paylaştığım bu fotoğraf da benim kafamı hayli bir karıştırdı.
Görüleni görememek, düşündüğünü görme hastalığına mı yakalandım acaba diye kendimi sorguladım dün gün boyu.
Fotoğrafı çekenin gördüğünü,  çekilen kareye bakanın zihnine kazıtan bir pozdu bu aslında.
Şu an halen benim de aklımı anlık durduran ve de bulandıran. Yani sizlerinde gördüğü şu ilginç poz…
Başta dile getirmeye çalıştığım; Baktığını görememe, duyduğunu anlayamama, meselesini de aklıma getiren, bu bahsettiğim pozdu aslında.
Öyle laflar, öyle sözler ve öyle kareler var ki şu sıralar,  anlık zihin bulandıran, gerçekmiş algısı ile insanı çileden çıkartan. Peki ya, gerçek mi bu anlar…?
Plan proje dahilinde, ustalıkla ve de akıllıca yazılan senaryolar gibi şu sıralar yaşanılanlar.
Örnek var deseniz, dakikalarca, saatlerce yazabileceğimden, iyisi mi siz demediniz, ben de duymadım talebinizi.
Lakin, demeden de edemeyeceğim kendimce fikrimi.
Günlerdir tartışıyoruz dost ortamlarında. Diyorum ki; Öyle süslü sözler ve anlatımlarla odaklandırıyorlar ki bazı yalanlara, yalan olduğunu bile bile inanıyorsunuz aslı astarı olmayan denilenlere.
Gerçek olmayanı gerçek gibi göstermede ustalık kazananların, ilk işi değil elbet bu son örneğinde geçenler. Öncesi de vardı şimdisi de. Üstelik gelecekte de sahnelenecek aynı senaryonun ürünü, şu sıraların yalan tiyatrosu.
Neden mi böyle diyorum? İyisi mi, yine siz sormadınız, ben de duymadım. Yoksa demeye kalksam nedenlerimi, sizlerde ben gibi çok kızacaksınız, şu sıralar inandıklarınıza.
Konu herkesin dilinde olduğundan, özetle diyeyim, ultra şekilde dillenen bence hayli de büyük o yalanı.
‘Kazdağları elden gidiyor… Kazdağları yok ediliyor…’
Eteklerinde dahi değil oysa, hayli tepki gösterilen maden alanı.
 Oysa ki, kısacık gibi gösterilen mesafe, herkes biliyor ki haylice uzun. Yürümeye kalksan, bir günün gider o koca mesafede.
Peki ya o vakit, neden böyle denilmekte. Bence;  İlgiyi arttırmak, sevgiyi katlatmak için. Neden olacak… 
Fotoğraf montaj değil, tamamen gerçek. Bu arada, bunu da hatırlatayım dedim.
İstenileni değil, gerçeği görmek gerektiğini anlatan güzel bir poz olmuş bu karede anlatılan.
Demeden edemeyeceğim. Çekenin duble şekilde ellerine sağlık..