Yerin den, nedenin den bahsetmekten,  adından bir tünlü bahsedemediğimden bu sorum. Yok sa, bir art niyetim, elbette ki yok. Olamaz da zaten…


Yerin den, nedenin den bahsetmekten,  adından bir tünlü bahsedemediğimden bu sorum. Yok sa, bir art niyetim, elbette ki yok. Olamaz da zaten…
Adı sürekli değiştiğinden, sadece ‘Nöbet’ ve ‘Nöbeti’ diye bah ettiğim için de ayrıca üzgünüm. Bir tülü karar verilemedi, nöbetin isminde.
Balaban’ı bilmeyen yoktur, Çanakkaleli olup da…
Eskiden, Çanakkale-Çan yolu’nun mola noktasıydı. Mutlaka önünden geçilirdi. Yaklaşık 15 yıldır, güzergahın yine ortasında lakin, ana yol tam da önünden geçmiyor Balaban’ ın. O nedenle, bu önemli mola noktasını bilen görebiliyor.
Bir süre önceye dek, Çanakkale yönünden Çan’a gidişte, Balaban’a bi dönüş noktası vardı. O nokta, kapanmış, Çan güzergahından gelen kısımda ki giriş yolundan Balaban’ a ulaşılabiliyormuş. O’nu da yeni öğrendim.
Ulusal basında mesleği icra ettiğimiz yılarda, Çan, en çok ziyaret ettiğimiz ilçelerden di. Özellikle, 24-25 Temmuz Seramik Bayramı törenleri. Hey gidi hey. Ne yıllardı o yıllar.
Balaban’dan geçilir de, Başbuğ Atatürk’ ümün kahve yudumladığı Balaban’da, hem de o ulu ağacın gövdesinin önünde,  yudumlanmaz mıydı bir fincan kahve? Ya da olmadı, bir bardak çay içilmez miydi? İçerdik ebet. Hem de keyifle.
Balaban civarında günlerdir bir kalabalık. Gündüzleri daha bir olsa da o kalabalık, gün batıp, gece o karanlığa büründüğünde, gündüzün kalabalığı bitiyor, parmakla sayılacak sayıda insan hareketliliği kalıyor.
Oysa ki, nöbet mahalli terk edilir mi hiç…? Bir de, hakikaten merak ediyorum, nöbetin adı bu kadar çok değişkenlik gösterir mi? Bahsederken nöbetten, hangi ismiyle kaleme alacağım bilemiyorum. 6 gün de, her gün bir değişik ad aldı, Balabandaki nöbet.
Düşündüklerimi, gözlemlediklerimi yazmak benim işimin fıtratındandır.
Doğru bilmediğim konular hakkında ne bir söz ederim, ne de bir kelimeyi kaleme alırım. Huyum pis. Bilmeden konuşmam da, yazmam da. Kimse, yazdıramaz da, konuşturamaz da. Bilenler de gayet iyi bilir.
Daha nöbetin adını tam koyamayıp, bizim de bu anlamda, ne isimle bahsedeceğimizi tam bilemediğimiz nöbet mahalline ilişkin denilenleri yazıyorum. Muhalif düşünceyi dile getirmeden, nasıl objektif olabiliriz ayrıca.
Elbette ki, objektifliğimi kimseye sorgulatmam.  Sorgulayanlara da asla ama asla hayıflanmam.  Sonuçta demokrasi var ülkemde. Düşünce özgürlüğü, vesaire…
Yazdıklarımız üzerine; sanki işkembeyi Kübradan uyduruyoruz denilenleri, işi gücü bırakıp laf arasında sözüm ona bizlere laf çarptıracaklar.
Olsun, deneyiniz. Sizin de sesinize kulak veririz. Netice itibariyle, meselelere objektifiz.
Dilerseniz, önce denilen ve gelen çağrı diyeyim; Sonuçta, başında biz varız; “Basına” sonrasında da “ ve Kamuoyuna” denilerek kaleme alınan metinde yazıya dökülenlerde.
Şöyle başlıyordu zehir zemberek sözler;
“Afrika ve Amerika kıtasını çöle çeviren ardında kan, gözyaşı, yoksulluk ve doğa felaketi dışında hiçbir şey bırakmayan bu emperyalist şirket ve yerli görünümlü taşeronlarının ormanlarımız topraklarımız su kaynaklarımız üzerindeki katliamlarına DUR demek ve yaşam hakkımızı savunmak için 26 Temmuz’da başlattığımız “Su ve Vicdan Nöbeti”mizin altıncı günündeyiz.”
Bu arada, demeden edemiyorum, adı hemen her gün değiştiğinden nöbetin ismi, ben halen ne diye bahsedeceğimi tam olarak bilemiyorum, söz konusu nöbet derken.
Sonrasında; “Çanakkale halkının ve Türkiye’nin her geçen gün nöbetimize desteği büyürken ve halkın sesi giderek yükselirken metalik madencilik faaliyetleri adı altında işgal ve katliam yapan Kanadalı şirketin yerli ve milli maskeli destekçileri Alamos’un kalemşörleri yine sahneye çıkmaya başladı.”
Maskeli ve kalemşör denildiğine göre, şahsen üstümü alınmıyorum denilenleri.. Millilik konusuna gelince, kesinlikle Yerli ve Milliyim. Çünkü,  ÇANAKKALE’ LİYİM…
Üstelik, 7 göbekten. Sonradan olma değil. dede’ den, babadan, dede babamdan da, önceki baba dedelerimin babalarından Çanakkaleliyim.
Basına ve kamuoyuna denilerek başlayan metinde; “İç ve dış güçler söylemiyle vatanın toprağını, suyunu, ormanlarını savunan bu yurtsever direnişi itibarsızlaştırmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. “ deniliyordu.
Bir de halen anlayamadığım nöbet mahalli var sıkça sözü edilen, görselleri paylaşılan.
Masalarda, rakı kadehleri de yer alan o nöbet… Balaban da mı, yok sa İDA’ da, yani Kazdağları’ nda mı..? Hani bizim o  meşhur Ayazmamız da mı… vallahi çözemedim.
Bahsettiğim, biz basın ve kamuoyuna sesleniş metni şu satırlarla noktalanıyordu;
 “Haklı mücadelemize destek veren tüm yaşam savunucularımıza Bin Pınarlı İda’dan selam gönderiyor, Su ve Vicdan Nöbeti koordinasyon kurulu olarak; hiçbir siyasi düşünce, sivil toplum kuruluşu, kurum ayırt etmeksizin 5 Ağustos’ta gerçekleştireceğimiz Büyük Su ve Vicdan Nöbeti buluşmasına davet ediyoruz.” Deniliyordu.
Buluşma Yeri: Kirazlı Balaban Eski Orman Deposu Sahası Saat:11.00 Tarih:5 Ağustos Pazartesi.
Su ve Vicdan Nöbeti Koordinasyon Kurulu” imzasıyla.