Türkiye’nin günlerdir konuştuğu Kanal İstanbul Projesinin Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu Pazartesi günü askıya çıkarıldı ve 10 gün askıda kalacak. Askıda kalma süresi boyunca vatandaşlar itiraz edebilecek. Türkiye’nin gündeminden günlerdir düşmeyen Kanal İstanbul’un ÇED raporu için bir itiraz da Çanakkale’den yapıldı. Cumhuriyet Halk Partisi önderliğinde vatandaşlar Kanal İstanbul Projesinin ÇED raporuna ilişkin itiraz dilekçelerini önceki gün Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne teslim etti. İtiraz dilekçesi vermek için Gelen Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, Çanakkale’den örnekler vererek yaptığı açıklamada ranta dikkat çekerek, İstanbul’da referandumun yapılması gerektiğini belirtti. Ranta dikkat çeken bir başka isim de Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek oldu. Erkek, yapılanın Kanal İstanbul değil, Katar İstanbul olduğunu söyledi.
Türkiye’nin günlerdir tartıştığı “Kanal İstanbul” projesi için hazırlanan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu Pazartesi günü askıya çıkarıldı. Kanal İstanbul'un ÇED raporu 10 gün boyunca halkın görüş ve önerileri için askıda kalacak. Bu 10 günlük süre zarfında, “Kanal İstanbul” projesine itirazı olan vatandaşlar, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na veya İllerdeki Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüklerine müracaat edebilirler. 10 gün halkın görüş ve önerilerinin alınması için askıya çıkan Kanal İstanbul projesi ÇED raporuna ilişkin Bakanlık da yaptığı açıklamada, “Etki Değerlendirme Raporu halkın görüş ve önerilerini almak üzere Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünde ve Bakanlıkta on (10) gün görüşe açılır” ifadelerini kullandı. Türkiye Mimar Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, yurttaşların projeye ilişkin görüş ve itirazlarını 2 Ocak 2020 tarihine kadar iletebilmeleri için bir dilekçe yönergesi hazırladı.
Türkiye Mimar Mühendis Odaları Birliği (TMMOB) İstanbul İl Koordinasyon Kurulu, tarafından hazırlanan dilekçe  bir çok ilde olduğu gibi Çanakkale’de de Cumhuriyet Halk partisi önderliğinde itiraz dilekçeleri imzalanarak Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne verildi.  CHP İl Başkanlığı önderliğinde  Kanal İstanbul Projesi için hazırlanan ÇED raporuna karşı itiraz dilekçelerinin teslim programına Hukuk Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek, Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, İl Başkanı  İsmet Güneşhan, Merkez İlçe Başkanı Ali Uyanık, Kepez Belediye Başkanı Birol Arslan, partililer ve çok sayıda vatandaş katıldı. Dilekçelerin verilmesinden önce bir açıklama yapan Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı İsmet Güneşhan, “AK Partinin  düzenlemiş olduğu politikaların sonucunda oluşan Kanal İstanbul projesine itiraz etmek üzere Çanakkale Çevre Şehircilik Müdürlüğü’ne  hazırladığımız dilekçelerimizi  vermek üzere geldik.  Bugün burada Saadet Partisi  İl Başkanımız, Genel Başkan Yardımcımız, Belediye Başkanlarımız, Yüksek Disiplin Kurulu üyemiz,  İlçe Başkanımız, partililerimiz, sivil toplu kuruluş temsilcilerimiz,  belediye meclis üyelerimizve çevreye ve ülkeye duyarlı Çanakkaleli hemşerilerimiz  ile birlikte dilekçelerimiz vereceğiz. Kanal İstanbul Projesini kabul etmek mümkün değil. Bu proje sadece  İstanbul’a değil, aynı zamanda Marmara Denizi’ne  dolayısı ile Çanakkale’yi ilgilendiren bir projedir. Bu  projenin ne İstanbul’a ne Türkiye’ye faydası vardır.  Tamamen iktidarın yandaşlarına faydasın olacaktır.  Biz bu projeye karşı olduğumuzu net ifade ettik.  İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Ekrem İmamoğlu da bilimsel verilere dayanarak  15 maddede niçin karşı olduklarını  söylediler. Biz bu yanlıştan  bir an önce dönülmesini istiyoruz. Nasıl geçmişte bir çok yanlışlar yapıp, İstanbul’a ihanet ettik dedilerse, inşallah bundan da dönerler. Bunun sonucunda sadece coğrafyamız  tehdit altında değil, uluslararası sorunlar da doğacaktır” dedi.

“Montrö Güvencemiz, Yarın Uluslararası Sorunlarla Karşılaşabiliriz”
Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür  Gökhan ise yaptığı açıklamada Kanalın uluslararası boyutuna değinerek Montrö’nün boğazların güvenliğinin sağladığını belirterek, kanalın yapılması halinde uluslararası sorunlarla karşılaşma riski olduğunu belirtti. Başkan Gökhan  “ Çanakkale Boğazı ve İstanbul Boğazı Montrö Boğazlar Sözleşmesine tabidir. Dolayısı ile bu sözleşmeyi pasifize etmek, ikinci plana atma noktasında bir hareket olarak algılanıyor, ben de o düşüncedeyim. Bizim açımızdan en önemli unsur, Karadeniz’e yüksek tonajlı savaş gemilerinin geçmesinin engellenmesidir. Romanya ve Bulgaristan Avrupa Birliği üyesi oldu. Amerika,  Romanya’da hava kara ve deniz üssü kurma peşinde.  Oraya yüksek tonajlı savaş gemisi geçiremiyor. Bunun olması noktasında bir hareket olarak görüyoruz. Bunun ülke ekonomisine katkısı olacağı noktasına katılmıyorum.   Montrö bizim güvencemiz. Yarın uluslararası sorunlara karşı karşıya kalacağız. Dolayısı ile ona alternatif bir suyolunun açılması yarın Amerika’ya karşı nasıl baskılara direneceğiz sorusunu akıllara getiriyor. Bir telefon ile Amerika’ya rahip konusunda boyun eğdiğimiz noktada o kanaldan yüksek tonajlı gemilerin geçmesini nasıl engelleyeceğiz sorusunun cevabı gündemde. Bunu geçirirsek Rusya ile nasıl muhatap olacağız?  Montrö bir diplomasi konusudur. Ayın 18’inde Çanakkale’ye yerleşmiş emekli bir büyükelçi var, o bir konferans verecek. Montrö güvencemizi delecek bir uygulamanın içerisinde olmamalıyız” dedi.

“Referandum Yapılmalı”
Başkan Gökhan, konuşmasının devamında Kanal İstanbulun rant kısmına da değinerek Çanakkale’den örnek verdi. Gökhan, İstanbul’da bir referandumun yapılması gerektiğini de belirterek “Kanal İstanbul projesini daha önceden duyanlar ne hikmetse de Arap sermayesi buradan ciddi oranda arsa ve tarla kapatmış.  Neden aldılar? Güya güzergâh açıklanmayacaktı. Ama herkes arsasını almış.  Kim ne kadar önce alandan arsa almış konusunda araştırma yapılıyor.  Çanakkale’den bir örnek vereyim. Karacaören’de yeni imar alanı açılmadan önce, Çanakkale Belediyesi olarak  5 yıl içerisinde kimler arsa almış, kimler satmış bunları tespit ettik.   Beş yıl içerisinde tarlasını satanları tek tek çağırdık ‘İmara açılacağını biliyor muydun’ diye sorduk. Eğer bir kandırılma söz konusu ise bunun önüne geçecektik.  Biz bu hassasiyeti gösterdik Aynısının İstanbul’da da gösterilmesi gerekirdi. Oradaki karar verilme noktasında gayrimenkul alım satımının durdurulması gerekirdi. O zaman iyi niyeti anlardım. En azından satanların rızası alınmalı idi.  Bir yandan rant meselesi bir yandan Montrö sözleşmesi tüm Türkiye’yi ayağa kaldırmış durumda.  Son derece duyarlıyız. İstanbul’da bir referandum yapılmasını uygun buluyorum” dedi. 

“Kanal İstanbul Değil, Katar İstanbul”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek, “ Bu, keyfiliğe karşı, tek adam sistemine karşı  bir demokrasi mücadelesidir.  Türkiye’nin her yerinde bu duyarlılık var. Çanakkale’de de yüksek bir katılımla çevreye sahip çıkılması önemli.  Biz zaten  Kanal İstanbul Projesini başından beri  takip ediyoruz. Çevre Bakanlığı üzerinde öyle ağır baskılar var  ki.  Ulaştırma Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığının da  üzerinde baskı var. Çünkü  başvuru dosyasındaki raporlar değişti.  Biz o raporları okuduk. Devlet Hava Meydanlarının verdiği raporda İstanbul Yeni Havalimanı kullanılamaz hale gelir diyordu. Devlet Su İşleri’nin verdiği rapor var, su kaynakları kaybedilir diyordu.  Bu raporların hepsi değişti, şu anda dosyada yok. Böyle bir  tablo var. Bu Kanal İstanbul değil,   Katar İstanbul, talan İstanbul.  Bu memlekette milyonlarca ailece açlık sınırı altında yaşıyor. 8 milyon asgari ücretli var.  Çalışanların yüzde 40’ı ya asgari ücret ya da altında alıyor. 1 milyon 250 bin üniversite mezunu genç işsiz var. Resmi rakamlara göre 4 buçuk milyon, gerçek rakamlara göre 8 milyon işsiz var.  Bu memlekette her üç çocuktan biri şiddetli yoksulluk çekiyor. Yeterli protein alamıyor, yeterli eğitim alamıyor. Biz Kanal İstanbul peşindeyiz. Bizim  öncelikli sorunumuz adaletsizlik, işsizlik yoksulluk.  Bu proje son derece tehlikeli. Çılgın proje diyorlar ya. Bu gerçekten büyük çılgınlık. Türkiye’nin, Trakya’nın, Çanakkale’nin Marmara’nın aleyhine.  Türkiye’nin önceliği bu değil. Zamanında  herhalde bu proje yapılacak diye, nerelere neler peşkeş çekilmiş. 2011 yılından bu yana Kanal İstanbul’u n iki yakasındaki arsa spekülasyonlarını,  taşınmazların nasıl el değiştiğini incelemek  lazım. Bu konuda  meclise araştırma önergesi verdik.  Toprağımızı suyumuzu korumaktır asıl vatanseverlik.
 
Yapılan konuşmaların ardından TMMOB Tarafından hazırlanan dilekçeler imzalanarak Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne verildi.  TMMOB Tarafından hazırlanan dilekçede şu ifadeler yer alıyor “İstanbul Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’nün web sayfasında 23.12.2019 tarihinde halkın görüş ve önerilerine açıldığı duyurulan, T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü tarafından yapılması planlanan Kanal İstanbul Projesi (Kıyı Yapıları [Yat Limanları, Konteyner Limanları ve Lojistik Merkezler], Denizden Alan Kazanımı, Dip Taraması ve Beton Santralleri Dâhil) ile ilgili olarak hazırlanan ve İnceleme ve Değerlendirme Komisyonunca yeterli bulunarak nihai şekli verilen Çevresel Etki Değerlendirme Raporuna karşı itirazlarımın sunulması, ÇED Olumsuz Kararı verilmesi talebidir.

İTİRAZLARIM
İstanbul İli, Küçükçekmece Gölü - Sazlıdere Barajı - Terkos Gölü doğusunu takip eden güzergâhta yaklaşık 45 km uzunlukta, 20,75 m derinlikte ve 275 m genişlikte bir Kanal açılması için hazırlanan projeye ilişkin ÇED Raporuna aşağıda belirttiğim nedenlerle itiraz ediyorum. Kanal İstanbul Projesi, İstanbul’un yaşam destek sistemleri olan Kuzey Ormanları, su havzaları, su havzalarını besleyen su kaynakları, tarım ve mera alanları yok olacaktır.  2- İstanbul’un önemli su kaynaklarından biri olan Sazlıdere Barajı yok olacaktır, 3- Doğal yaşam alanları ve ekosistem bozulacaktır. Doğal ve arkeolojik sit alanları, tabiat parkları, milli parklar vb. koruma alanları yok olacaktır. Sadece İstanbul’da değil, Trakya’ya kadar tatlı suların beslediği tarım alanları yok edileceği için bölgede tarım ve hayvancılık yapılamaz hale gelecektir. ÇED Raporuna göre 1.155.668.000 m3 olan kazı materyalinin taşınmasıyla bozulan ekosistem halkın sağlığını tehdit edecektir.  Üç aktif fay hattının geçtiği bölgeye nüfus ve yapılaşma baskısı yükleyerek afet riskini artıracaktır. ÇED Raporu, projenin olumsuz çevresel etkilerini bertaraf edecek değerlendirmeler içermemektedir, yukarıda açıklanan sakıncalara dair kaygılarımı gidermekten uzaktır ve bilimsel yeterliliği konusunda şüphe uyandırmaktadır. Bu Rapor ile Projenin hayata geçirilmesi, Çevre Kanunu’nun 3. Maddesinde idareye yüklenen görevlere aykırılık oluşturmaktadır. Anayasa’nın 56. maddesine göre “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” Buna göre Anayasa’da, vatandaşların da çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek konusunda ödevli olduğu açıkça belirtilmiştir. Kanal İstanbul doğal çevreyi değiştirerek olumsuz etkileyecek, bir başka deyişle çevre ve halk sağlığını bozacak bir proje olduğundan “sağlıklı çevrede yaşama hakkı”mın ihlal edilmesini kabul etmiyorum. Anayasal yetkilerimi kullanarak Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği’nin 11. maddesinin 4. fıkrası çerçevesinde ÇED Raporuna itiraz ediyor, proje için ÇED Olumsuz Kararı verilmesini talep ediyorum
 
Şerife Erdem – Cuma Deren