Gelibolu ilçesi Karainebeyli köyündeki çiftlik evinde bıçaklanarak öldürülen Fen Bilimleri Eğitim Kurumlarının kurucusu Nazmi Arıkan ile şoförü Şerif Eker' in, tutuklanarak cezaevine konulan katil zanlısı Ufuk Akçekaya’ nın, Jandarma’ ya verdiği ifadesinde söz ettiği bazı detaylar çok dikkat çekti.
SOĞUKKANLILIĞI SÖKMEDİ, DELİLLER ELE VERDİ…!
İl Jandarma Komutanlığına bağlı Jandarma Suç Araştırma Timi (JASAT), film senaryosunu aratmayacak titizlikte planlanan çiftlik cinayetini kısa süre içinde aydınlattı.
Oluşan sır perdelerini bir bir aralayan JASAT, katil zanlısını İstanbul' da yakalayıp, Çanakkale’de sorgulamıştı.
Suç aletini 500 dönümlük çiftlik arazisi içinde bulan, özel yapım bıçağın diğer eşlerini de zanlının evinde tespit eden Jandarma, adeta ulaşılan delilleri konuşturmuştu.
---------------------------------------
‘BEN YAPMADIM’ DESE DE, DELİLLER AKSİNİ SÖYLEDİ…
----------------------------------------
Çifte cinayetin katil zanlısı dakika dakika o gece yaşanılanları anlattı. Taksi ile gelip, yürüyerek katettiği toprak yolda neden ayakkabısız olduğundan, ikinci kata tırmanıp, balkon kapısından nasıl içeriye süzüldüğüne, an be an çiftlikte geçenleri dile getiren zanlı, soğukkanlılığına karşın, bir bir önüne konulan deliller karşısında şaşa kaldığı öğrenildi. Zanlı, çıkarıldığı mahkemece tutaklanıp cezaevine konuldu.
Gelibolu ilçesine bağlı Karainebeyli köyündeki çiftlik evinde bıçaklanarak öldürülen Fen Bilimleri Eğitim Kurumlarının kurucusu Nazmi Arıkan ile şoförü Şerif Eker' in, tutuklanarak cezaevine konulan katil zanlısı Ufuk Akçekaya’ nın sorgusunda söyledikleri, adeta tüyler ürpertti.
Jandarma’ ya verdiği ifadesinde söz ettiği bazı detaylar, “ben öldürmedim…” ‘e göre tasarlanmış cümleler olarak dikkat çekse de, elde edilen ve zanlının önüne konulan deliller aksini söyledi.
HAKİM KARŞISINDA, DETAYLICA SÖZLER ETTİ..
Çiftlik evine, neden ve nasıl gittiği yanı sıra, eve girmek için dakikalarca günebakan tarlasında havanın kararması için beklediğini anlatan Özel okul ve kurs işletmecisi Tokatspor Kulübü Başkanı Ufuk Akçekaya, ‘Planlayarak kasten adam öldürme’ suçlamasıyla çıkarıldığı mahkemede verdiği ifadesinde,
“Bana sormuş olduğunuz Nazmi ARIKAN isimli şahsı 2015 yılından beri tanırım. Kendisi ile aramızda ticari ilişki mevcuttu. Bu ilişkinin içeriği Nazmi ARIKAN' ın isim sahibi olduğu eğitim kurumlarını 10 yıl süre ile bana anlaşma ile isim hakkı şeklinde verdi.
Ancak 3. yılın sonunda anlaşmaya aykırı şekilde benim ismimi kötü şekilde reklam ederek anlaşmayı sona erdirdi.
Resmiyette bahane olarak ise 130.000,00-TL'lik borcunu tahsil edemediğini beyan etmekle anlaşmayı sona erdirdi. Bu süreçten sonra benim ticari ilişkilerimle ilgili büyük bir kaos meydana geldi.
Bu kaos neticesinde itibari olarak zarar gördüm. Bu sözleşmenin temmuz ayında sona erdirilmesi nedeniyle veliler tarafından ve kurumumuz ile ilgili diğer alacaklılar tarafından çok fazla sıkıştırıldık. Ücret iadesi ve kayıt iptalleri gerçekleşti.
Maddi ve manevi yönden büyük bir zarara uğradım. Benim Nazmi ARIKAN' dan 5.000.000 dolar, Beykent Kolejlerinden ise 8.800.000 dolar alacağım bulunmaktaydı.
F. C. isimli tanıdığım kişi ben bayramın ikinci günü olan 10/07/2022 günü facetime uygulaması üzerinden beni arayarak Nazmi ARIKAN' ın Gelibolu'daki çiftliğinde bana 10.000.000 dolar değerinde altın ve nakit para vereceğini, Nazmi'nin beni beklediğini, bayramın üçüncü günü olan 11/07/2022 günü gitmemi bana söyledi.
Bu tarihten 10 gün kadar önce F. C. yine beni aradı ve bu konu ile ilgili anlaşma sağlanabileceğini, kendisinin Nazmi ile görüşeceğini bana söylemişti.
Ben bunun üzerine Beykent'te yetkili olan F.G ile irtibat kurdum. Kendisi de bana bu durumu teyit ederek sana denilen şekilde hareket et parayı Nazmi'den alacaksın, biz de ödeme yapacağız şeklinde cevap verdi.
Ben, F. C. yi katılmış olduğumuz ortak toplantılarda tanıdım. F. C. yi 2015 yılından beri tanımaktayım. Bundan iki sene önce kendisi ile ortaklaşa biçimde borsaya şirketlerin arzı işi ile uğraştık. Sonrasında F.C. benim bilgim dışında hareket ederek bu şirketlere mali danışmanlık yaptığını öğrendim. Öğrendikten sonra aramızda soğukluk meydana geldi.
Kendisi ile en son 07/07/2021 günü yüz yüze görüştüm. O tarihten sonra bir daha yüz yüze görüşmem olmamıştır.
Ben 10/07/2022 günü F.C. ile görüştüğümde Göcek ilçesinde bulunmaktaydı. Ben oradan direk İstanbul Etiler'de bulunan evime geçtim. 1-2 saat kaldıktan sonra otobüs ile Gelibolu'ya gelerek otogarda indim. Otogardan bulduğum taksiye bindim ve Karainebeyli köyüne gideceğimi söyledim. Kendisi de taksimetreyi açtı ve yol çıktık.
Nazmi ARIKAN' ın Karainebeyli köyünde çiftliği olduğunu, 2-3 yıldan beri bilmekteyim.
Ben burada daha önce 13/11/2021 tarihinde geldim. Geldiğimde çiftliğin yerini köy ismi itibarı ile bildiğim için tam yerini öğrenmek için köy meydanında birine sormuştum. O da beni çiftliğin olduğu yere doğru yönlendirdi. Orada da bir traktörü takip ederek çiftliğe ait toprak yoldan bir süre gittikten sonra çiftliğin yerini traktör sürücüsünden öğrendim. Ben çiftliğe girince yolu takip ederek Nazmi ARIKAN'ın aracının yanına kadar gitmiştim. Oraya gittiğimde 5-10 kişi ile birlikte Nazmi ARIKAN'ın zeytin topladıklarını gördüm.
Orada 15-20 dakika boyunca Nazmi ARIKAN ile görüştüm. Bahsettiğim kişiler işitme mesafesinde yanımızda durmaktaydılar. Ben araçtan indiğim esnada Nazmi ARIKAN bana ilk olarak ‘bıçaklanmışsın sen nasıl yürüyorsun’ diye sordu.
Ben bu soru karşısında çok şaşırdım çünkü bıçaklandığım hususunu eşim dahil kimseye anlatmamıştım. Bende buna cevaben o zaman beni sen bıçaklattın diye söyledim.
Kendisi bana olabilir şeklinde gülerek cevap verdi ve sonrasında ise konuyu değiştirdi.
Konuşmamız esnasında kendisinden alacağım olan 5.000.000 doları vermesini istedim. Kendisi de bana 2.000.000-TL verebileceğini teklif etti. Bende bu durumu kabul etmedim.
“Hocam borcunu öde, yoksa bu iş kötüye gidiyor”
Şeklinde kendisine söyledim. Daha sonra Nazmi ARIKAN'ın yanından ayrıldım. Çiftlikten çıkacağım sırada 5-6 kişi aracımı kaput bölgesine vurarak durdurmaya çalıştıklarını gördüm ancak ben durmayıp hızla devam ettim ve oradan ayrıldım.
O GÜNE DÖNECEK OLURSAK…
11/07/2022 gününe dönecek olursak taksi ile birlikte köye ulaştık.
Oraya gittiğimizde saatin gece oluşu daha önce yaşamış olduğumuz hadiseler aklımı kurcaladığı için şüphe duyarak taksiden hiç inmeyip tekrardan Gelibolu otogarına dönerek İstanbul'a geçiş yaptım.
Ertesi gün yani 12/07/2022 günü sabah saatlerinde F. C. tekrar beni facetime üzerinden aradı ve ‘önceki gün gitmemişsin, bugün git ki hepimiz para alalım’ dedi.
Bende kendisine kuşkulandığım şeyler olduğunu bu nedenle çiftliğe girmediğimi söyledim.
Herkes nemalanacak…
Kendisi bana korkacak herhangi bir şey olmadığını, kendilerinin hallettiğini merak etmememi, herkesin nemalanacağını söyledi.
Bende tamam giderim diye cevap verdim. O gün Y. Turizm isimli firmadan Esenler Otogarında 14.30'da otobüse bindim ve Gelibolu'ya geldim.
Geldiğimde saat 18.30 civarındaydı. Firma beni Eceabat dolmuşlarının kalktığı yerde bıraktı.
Benim Eceabat'a geçmemdeki sebep, taksimetrenin Gelibolu'dan çiftliğe kadar gidildiğinde Eceabat'a göre daha fazla yazması nedeniyledir.
Taksici numarasını internetten buldum …
Ben önceki gün taksi ücret olarak 600,00-TL ödedim. Eceabat'tan gittiğimde ise sadece gidiş olarak 220,00-TL, dönüşte de 300,00-TL olacak şekilde ödeme yaptım. İstanbul'dan çıkarken internetten Eceabat'ta taksici numarası buldum.
Oraya vardığımda kendisini arayacağımı söyledim. Eceabat'a indiğimde taksici beni beklemekteydi. Taksiye binerek çiftliğe doğru yola çıktık.
Giysilerini, markasına kadar anlattı….
Bu sırada saat 19.45 sıralarıydı. Benim o sırada üzerimde lacost marka siyah renkli tişört, siyah renkli markasını hatırlayamadığım pantolon, siyah renkli liviton marka bir ayakkabı bulunmaktaydı. Yolculuk sırasında taksici ile arazi muhabbetleri gibi farklı konulardan bahsettik.
Kedisi bana niye geldiğimi sorunca arazi için geldiğimi, burada arkadaşım olduğunu yanına gittiğimi söyledim. Oraya gittiğimde asfalttan çiftliğe dönülen toprak yol ayrımında ineceğimi söyledim.
Ayakkabılarımı çıkardım, çoraplarımla yürüdüm….
Taksici bana çiftliğe kadar bırakabileceğini söyledi. Bende gerek yok ben yürürüm diye cevap verdim. Taksiden indiğim sırada saat 20.15 sıralarındaydı. Ben buradan indikten sonra taksici oradan ayrıldıktan sonra ayakkabılarımı çıkarıp çantaya koydum ve çoraplarımla yürümeye başladım.
Hava kararsın diye, ağaç dibinde, ay çiçek tarlasında bekledim..
Bunu yapmamdaki amacım yaz günü olduğu içtin toprağa basmak içindir. Toprak yoldan bu şekilde bir süre yürüdükten sonra sağda kalan hatırladığım kadarıyla elektrik direğinin yanından araziye girdim ve havanın kararması için 30-45 dakika kadar ağaç dibinde bekledim. Bu beklediğim yer çiftliğe gelen giden olduğu takdirde görülemeyecek bir yerdeydi.
Daha sonra hava kararınca beklediğim yerden çıktım ve ay çiçek tarlalarının arasında yine toprak yola çıkarak oradan da eve yakın yerdeki diğer ay çiçek tarlasının evi cepheden görecek şekilde ağacın altında bulunan ay ışının düşmediği toprak kısımda bekledim.
Bu beklediğim yer geliş güzergahıma göre ay çiçek tarlasının sağ kısmında ormanla bitişik olan yerdeydi. Burada tahmini 15-20 dakika kadar bekledim. Benim kolumda saat olmadığı için yanımda bulundurduğum telefonu da takside bulunduğum sırada kapattım. Bu nedenle saatin tam olarak kaç olduğunu hatırlamıyorum. Benim taksiden indikten sonra eve girene kadar beklemiş olduğum toplam süre yaklaşık olarak 1,5 - 2 saat civarındaydı. Benim oturduğum yerden ikametin perdesi olmadığı ve ışıkta olduğu için bir kısım görüntüler ve sesler duyulmaktaydı ancak görüntülerden kimin kim olduğunu, seslerin de içeriğini tam olarak seçemiyordum. Yukarıda bahsettim gibi 15-20 dakika kadar bekledikten sonra içeride bulunan 3-4 kişinin ikametten ayrıldıklarını ve koyu renkli aracı binerek gittiklerini gördüm. Bu aracın marka ve rengini tam olarak hatırlamıyorum. Onlar oradan ayrıldıktan sonra evde sesler kesildi. Bu sırada ben 15 dakika kadar daha bulunduğum yerde bekledim.
İkinci kata tırmandım…
Daha sonra içeri girmeye karar verdim. Evin bana göre sağ tarafından arka balkona tırmandım ve balkon kapısından içeriye baktım. Baktığımda Nazmi ARIKAN'ın yerde sırt üzeri yatar vaziyette ayakları mutfak kısmına doğru olacak şekilde olduğunu gördüm.
Özel eldivenlerimi giydim
Ve bunu görmem üzerine doğrudan kilitli olmayan balkon kapısından içeriye girdim. Ben içeriye girdiğimde kavga olur diye düşünerek yanımda getirmiş olduğum uçları açık yumruk kısmı sert biçimde olan bir çift eldiveni giydim. Ben tüm olay boyunca ayakkabımı hiç giymedim.
Taksi geldiği sırada çorabımı çıkartmıştım bu nedenle ayaklarım çıplaktı. İçeri girdiğimde Nazmi ARIKAN'ın sırt üzeri yatar vaziyette kanlar içerisinde olduğunu gördüm.
Yardım et diye seslendi…
Nazmi ARIKAN bana ‘Ufuk yardım et ‘diye seslendi. Bende orada bulunan beyaz renkteki yastığı tampon yapmak amacıyla elime aldım. Nazmi ARIKAN'a tampon yapmak için eğildiğimde tam olarak hatırlamamakla birlikte gövdesinin sol kısmında saplı vaziyette bir bıçak olduğunu gördüm.
Vücuduna Saplı bıçağı çıkardım…
Ben bıçağı bulunduğu yerden çıkararak kenara doğru fırlattım. Daha sonra elimdeki yastık ile tampon yaptım. Nazmi ARIKAN'ın yanında ismini sonradan öğrendiğim Şerif EKER isimli şahsın da yüz üstü yatar vaziyette olduğunu gördüm. Şerif'in nefes alamadığını düşünerek onu sırt üzeri yatırdım.
Odada ‘gaz’ kokusu vardı…
Oda da gaz kokusu olduğunu ve ortada da yanmakta olan evraklar bulunduğu için doğrudan fırına gittim ve kapağını kapatıp ve gaz düğmelerini kapatmak için çevirdim.
Daha sonra kapanıp kapanmadığını anlamak için fırın kapağını tekrar açtım. Ortada yanmakta bulunan ateşi söndürmek için dolapta bulunan bir sıvıyı aldım. Söndürmek için ateşe döktüm. Ateş ne söndü ne harlandı. O sırada üzerinde rakı yazdığını fark edince bıraktım. Ben rakıyı aldığım mutfakta yerde bulunan 19 litrelik damacanı şişesini ve duvarda bulunan iki ayrı mutfak musluğunu görmedim. Bu nedenle dolabı açarak bir sıvı alma ihtiyacı duydum.
Yüzü maskeli, çekim yapan biri…
Tam o sırada ikametin sağ bölmesinde yer alan odalardan birinden yüzü maskeli, 1.70 boylarında siyah giyimli birini gördüm.
Gördüğüm şahsın elinde telefon ile çekim yapar vaziyette olduğunu gördüm.
Susturuculu tabanca ile bir el ateş ettim…
Silah tutukluk yaptı…
Ben mutfağa yakın yerde bulunan masanın üzerinde yer alan ucunda susturucu takılı siyah renkli olduğunu hatırladığım markasını bilmediğim bir silah ile bahsettiğim kişiye doğru doğrultarak bu kişi benim girmiş olduğun balkon kapısına yakın yerde olduğu sırada kendisine doğru bir el ateş ettim. Sonrasında bir el daha ateş etmek istedim ancak silah tutukluk yaptığı için ateş edemedim. Sıktığım merminin isabet edip etmediğini görmedim. Bu kişi benim girmiş olduğum balkon kapısından dışarı çıkarak kaçmaya başladım.
Bende arkasında giderek balkona çıktım ve aşağı indim. Bir süre gittikten sonra geri dönerek tekrar ikamete balkondan girdim. Orada bulunan koltuğa oturarak tekrar birisi gelir diye şarjörü çıkartarak silahta tutukluk yapan iki dolu mermiyi ve şarjördeki tüm mermileri boşaltarak tüm şarjörü elimdeki kurşunlarla doldurdum.
Silahı, ay çiçek tarlasına fırlattım…
Ben ikamet içerisinde yaklaşık 20 dakika kadar bu şekilde bekledim. Gelen giden olmadığını görünce elimde bulundurduğum silahı tam olarak hatırlamamakla birlikte balkondan inip ay çiçek tarlasına yöneldikten sonra orada da herhangi birinin beklemediğini görünce sol tarafıma doğru fırlatmak suretiyle attım.
Daha sonra tekrar ikamete balkondan girdim. Sonrasında arabaya gittim. Arabanın anahtarı olmadığını görünce içeriye girdim. Daha önce girmiş olduğum balkon kapısından dışarı çıkarak çiftliğe normal yollarla gelinen toprak yoldan gittiğim sırada taksiciyi aradım.
Çoraplarımı da çıkardım…
Evden en son çıktığımda ayaklarımda bulunan çorabı çıkartarak çantama attım. Tahmini 6-7 dakika sonra bu yol üzerinden çıplak ayaklarla ana yola çıktım. Taksici ise benim aramamdan yaklaşık 20-25 dakika kadar sonra bulunduğum yere geldi. Ben asfalt yol üzerinde olduğum için ben içeri girmemesini söylediğim halde içeriye doğru dönünce ben tekrar kendisini aradım ve asfalt yola doğru gelmesini kendisine söyledim.
Sonrasında taksiye bindim. Taksiye bindiğim sırada olay yerine gelirken üzerimde bulunan aynı kıyafetler vardı.
Bu kıyafetlerin hiç birinde kan yoktu. Ben olay yerinde çok dikkat ettiğim için üzerime kan lekesi hiç bulaşmadı. Vermiş olduğum eşyalarda kan lekesi çıkmadı. Eşyalar incelendiğinde eylemi benim yapmadığım ortaya çıkacaktır.
Ben olay yerinde ayağımda bulunan çorapları he ne kadar taksinin camından araziye doğru attığımı söylemişsem de şu an hatırladığım kadarıyla İstanbul'da evimin önünde bulunan çöp konteynerine attım. Üzerimde bulunan lacost marka tişörtü İstanbul Etiler'deki ikametimde üzerimden ilk defa çıkardım.
Pantolonumu otogar tuvaletinde çıkardım…
Altında bulunan pantolonu ise Gelibolu Otogarda tuvalette çıkarıp çantama koydum. Çantamda bulunan şortu ise çıkartıp bulunduğum tuvalette giyindim. Tekrar etmem gerekirse elbiselerimde kan izi bulunmamaktadır. Benim bu değişiklikteki amacım havanın sıcak olmasıdır. Ben buradan, otobüs firmasına ait otobüs ile İstanbul Alibeyköy otogarında inerek taksi yardamı ile ikametime gittim. İkametime gittiğimde F. C. ile facetime üzerinden görüştüm. Kendisine "bana kumpas kurdunuz" diye söyledim.
Niye böyle yaptığını sorduğumda bana cevaben "seni Nazmi'nin bıçaklattığı ekip Nazmi' den para aldıklarını söyleyeceklerini ifade ettiler. Normalde hapis cezası almayacakları garantisi aldıklarını fakat 5 yıl hapis cezası aldıklarını, bunun çözülmesi gerekli olduğunu, çünkü başka yatarları olduğunu, bu sebeple Nazmi ARIKAN'ı ortadan kaldırarak seni de dolaylı olarak ortadan kaldırarak hallettik" dedi. Sonra birbirimize karşı bağırınca F.C. telefonu kapattı. Ben o gün akşam instagram hesabımdan canlı yayın yaparak bir kaç yüzeysel bilgi verdim.” İfadesini kullandı
Cuma Deren