Başlıklarla Terörü, Çanakkale Siyaseti Anlattı;

“Her Şey 1980’den Sonra Başladı”, çıkışına da imza atıldı, 

“Reina Olayı Diğer Eylemlerden Farklı” anlatımına da… 

“Bir Bizim İstihbaratı Göremiyorum” Tespiti de geldi,

“Çözüm için Samimiyet ve Liyakat Önemli” vurgusu da…

Çanakkale Siyaseti, Tek Kelimelik Gerçeği ise şöyle haykırdı; 

“Birinci Şart Ötekileştirmeden Kucaklamak….!”
Demokratik Sol Parti İl Başkanı Ufuk Cankaya’ dan,  Ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi Merkez İlçe Başkanı Op. Dr. Celal Karakaş’ a,
Milliyetçi Hareket Partisi İl Genel Meclisi Grup Başkanvekili emekli öğretmen Recep Cahit Özer’ den, İktidar partinin, Merkez ilçe Başkanı,  AK Parti kurmayı Hüseyin Babacanoğlu’ na, teröre karşı verilen mesaj aynı oldu.

Türkiye'de son dönemde artan terör olayları üzerine konuşan il ve merkez ilçe Başkanları, “Teröre karşı el eleyiz” dedi.

Çanakkaleli siyasetçiler, Terör olaylarının önüne geçebilmek için Başta Reina olmak üzer bugüne kadar Türkiye’de yaşanan tüm olayların aydınlatılması gerektiği konuszunda hem fikir olurken,
Cumhuriyet Halk Partisi Merkez İlçe Başkanı Op. Dr. Celal Karakaş;  terörü önlemek için ve bu olayların aydınlatılması için de liyakat ve Samimiyetin önemli olduğunu savundu.

İktidarı, Muhalefeti, Ortak Ses Verdi;
‘Lanetliyoruz…!”

Çanakkaleli siyasetçiler, terör olaylarına karşın ortak konuştu. Terör ve iş birlikçilerine lanet okudu. Çanakkale Siyaseti, Tek Kelimelik Gerçeği ise şöyle haykırdı; “Birinci Şart Ötekileştirmeden Kucaklamak….!”

DSP il Başkanı Ufuk Cankaya’ dan, CHP Merkez ilçe Başkanı Op. Dr. Celal Karakaş’a, MHP Kurmayı Recep Cahit Özer’ den, İktidar partinin Merkez ilçe Başkanı AK parti Kurmayı Hüseyin Babacanoğlu’ na, teröre karşı verilen mesaj, adeta Çanakkale ruhu vurgusu ile geldi.

Çanakkaleli siyasetçilerden dikkat çeken sözlerle teröre veryansın edilirken,  Milliyetçi Hareket Partisi İl Genel Meclisi Grup Başkan Vekili Cahit Özer, Reina saldırısının bugüne kadar Türkiye'de yapılan terör saldırılarından çok farklı olduğuna dikkat çekti.

MHP Kurmayı Özer gibi, Demokratik Sol Parti İl Başkanı Ufuk Cankaya’ nın da tespiti hayli dikkat çekti.

DSP Kurmayı Cankaya değerlendirmesinde, 1980 ihtilaline dikkat çekerek terörün bu tarihten sonra Türkiye'ye girdiğini ileri sürdü.
Her Şey 1980’den Sonra Başladı

Terörün son günlerde arttığı ülkemizde çözümler aranırken, Demokratik Sol Parti İl Başkanı Ufuk Cankaya, önemli bir tarihe dikkat çekti. 1980 ihtilalinden önce Türkiye’de terör adına her şeyin yolunda olduğunu, terörün 1980 İhtilalinden sonra Türkiye’ye giriş yaptığını belirtti. 

Cankaya “1984'ten itibaren geldiğimiz sürece bakıyoruz. Birçok terör olayı var ülkemizde ve hemen hemen hepsinde PKK var.  Bununla beş edemezken başımıza bugün DAEŞ çıkıyor.  Ama bir başka konu var ki o daha da ilginç.  Biraz da bunların özetini bize anlatıyor. 1975 yılında Filistin Kurtuluş Örgütünün da desteği ile kurulan bir Asala var. Asala, Suriye'de Ya da Kandilde eğitimlerini görüyorlar. Bu Asala militanları Arap yarımadasında eğitilip yurdumuza gönderilmek isteniyor ama 110 eyleminden sadece birini Türkiye'de yapabiliyor.  Bize karşı 110 eylem yapılıyor hepsi bize yönelik. Fakat bu eylemlerden sadece bir tanesi işliyor. İşlenen o olayın yılı da çok ilginç 1983.  O tarihe kadar Türkiye içerisinde hiç bir eylem yapılmamış.  Geçenlerde bu konuyu çok düşündüm, niçin böyledir diye? Bizim eskilere bağlı dostluk bağlarımız, dostluklarımızı, sevgimiz, saygımız ve birbirimizi tanımamız aslında bu tarihten itibaren yok oluyor.  1980 ihtilalinden sonra Türkiye'de büyük bir değişiklik oluyor.  Tam da bu ihtilalden sonra Asala Esenboğa'ya saldırabildi.  Ciddi bir kayıp oluyor Esenboğa’da Tek saldırısı oluyor Asala’nın Türkiye’de.  Aslında o süre içerisinde Türkiye'de konuşlanamıyorlardı. Hiçbir yerde barınamıyorlardı, örgütlenemiyorlardı. Başlarındaki Agopyan Yunanistan Atina'da suikast sonucu hayatını kaybediyor.  1984 yılında kurulan bu sefer de PKK ile bir türlü baş edemiyoruz.  Türkiye'nin değişen atmosferinden olsa gerek bu sefer bütün eylemler Türkiye'de. Bu terör örgütü yetmezmiş gibi bir de başımıza DAEŞ çıkıyor.  Biz DAEŞ'le nasıl baş edeceğiz, PKK ile nasıl baş edeceğiz? Bir de bölünmüş güçler bunlar.   PKK'nın PYD'si var, KCK'sı var bütün bunlarla baş etmemiz bu istihbarat ile nasıl olacak çok merak ediyorum.  Yılbaşında da İslamafobi adına ciddi eylemler olur diye yakın çevremdeki dostlarıma da söylemiştim hatta toplu yerlerde bulunmayın demiştim. Korktuğum başıma geldi. Çünkü bu ülkeye İslamafobi taşınmak isteniyor. Yılbaşında yaşanan olayda özellikle Turistlik bir mekan seçildi. Türk vatandaşların az olduğu bir mekan seçildi ki dünyada ses getirilmek istendi ki getirildi de” dedi. 

Reina Olayı Diğer Eylemlerden Farklı 
Reina Saldırısının bu güne kadar Türkiye’de yapılan terör saldırılarından çok farklı olduğunu belirten Cumhuriyet Halk Partisi Merkez İlçe Başkanı Celal Karakaş, yaşanan diğer terör olaylarının anlaşılabilmesi için Reina saldırısın çözülmesi gerektiğinin şart olduğunu belirtti. Karakaş “ Terör Olaylarına Reina gözü ile bakacak olursak bu tip yerlerde, özellikle bu tür akşamlarda, özel güvenlik yüksek seviyede olmalıdır.  50 güvenlik vardı diyorlar. Benim tahminim, çoğu emekli polistir, subay ya da ast subaydır.  Polis arkadaşlar diyor ki 'ama içkili mekanlarda silah ile dolaşılmaz' doğrudur. Ama mekanın etrafında olmaları gerekir.  Silahlı insanların varlığı birinin ne kadar usta olursa olsun, o eğlence yerine silah ile girip normal vatandaş gibi kaçmasına izin vermez.  Ben şimdi merak ediyorum. O akşam hangi güvenlik görevlisi orda o akşam görevliydi.  Ortada hiçbir güvenlik görevlisi yok.  Savcının da bunun ile ilgili soruşturma açması lazım.  Sadece biri vardı o da suçunu itiraf etti.  Diğerlerinin de tek tek ne yaptığını öğrenmek lazım. binanın neresindeymiş? ve niçin ateş etmemiş?  Bunu sorgulamazsak İzmir’i anlayamayız.  Gelecek başka saldırıları da çözemeyiz.  Saldırı sonrası yine kınama ve 'Türkiye terörün üstesinden gelecektir. Akan kanlar yerde kalmayacaktır ' lafları yapıldı. Bunlar da doğru ama olayı çözmezsek bunların bize hiçbir faydası yok.  Şimdi IŞİD yaptı diyorlar. Onun için Reina Çok önemli. Reina'yı çözemezsek bu iş olmaz. Bir gazetede çıkan habere göre Polis karakolu 200 metre uzaklıkta imiş. Yani karakoldan koşarak gelseniz olay yerine 2 dakika sürer ama gelen polis yok. 50 güvenlik görevlisinden sadece bıyıklı biri 'korktuk kaçtık' diyor. Diğer 49'undan haber yok.  Patronun 10 tane koruması varmış onlar ortada yok. Yani böyle bir mekanda sadece bir tane mi güvenlik görevlisi var?  Teröristin taksi ile kaçması da ayrı bir iş. Çünkü orda Taksi ile kaçmak mümkün değil. Onun için bu işin içinde bir iş var.  Reina olayı diğer yerlerde patlatılan bomba yüklü araçların patlaması gibi bir olay değil.  Reina’da başka bir mesaj veriliyor. Bunu anlamak için de Güvenlik görevlilerini sorgulamak lazım gerisi çorap söküğü gibi gelir” dedi.  

Bir Bizim İstihbaratı Göremiyorum
Milliyetçi Hareket Partisi İl Genel Meclisi Grup Başkan Vekili Cahit Özer ise Yapılan bütün terör olaylarında İstihbaratın her hangi bir şey yapmadığını söyledi. Özellikle sınır kapılarının Suriyelilere açılmasının ardından yabancı İstihbarat servislerinin Türkiye’de cirit attığını söyleyen Özer,  Reina saldırısı öncesi Amerikan istihbaratından yapılan uyarının da altını çizdi. Özer, “Reina saldırısı bu güne kadar Türkiye'ye yapılan saldırılardan çok farklı bir saldırı oldu. Özellikle 31 Aralık akşamı yılbaşı öncesi Cuma günkü hutbelerden Yılbaşını kutlanmasının günah olduğu ve diyanet tarafından hutbe şeklinde Müslümanlara okutulmasından bir gün sonra Reina olayı meydana geliyor.  Çocukluğumdan beri yılbaşı gecesi olunca Annem bizi kardeşlerimiz ile toplar evimizde yemek yeriz, onun haricinde farklı yerlerde dansözlü eğlencelere katılmayız.  Şimdi öyle gerdiler ki bir ailenin belki de sülale ile bir araya gelip yemek yediği geceyi günah hale getirdiler.  Onun için olayın başlangıcı da burada. Hatta büyük şehirlerde bir hafta önce,  yılbaşı kutlamalarına karşı bildiriler dağıtılmaya başlandı.  Sosyal medyada yılbaşının kutlanması dinden çıkmanın vesilesi olduğu paylaşıldı. Bu planlı çalışmanın sonucunda bu saldırı oldu.  Çok iyi bildiğim için söylüyorum bu tür mekanlarda en az 10 tane ruhsatlı silahlı bodyguard vardır.  Onun dışında bir kişi televizyonda 2 kişinin kendisine ateş ettiğini söylüyor ama şu ana kadar hala bir kişinin fotoğrafı fail olarak gösteriliyor.  Terörist, Taksim meydanında bir selfie yapıyor. O selfie'yi basına kim verdi? Yoksa saldırganın cep telefonu mu ele geçirildi?  Yoksa bu görüntüleri Terör örgütleri mi verdi?  Kafamda bu soru işaretleri var.  Bunun da tek sebebi Türkiye artık bütün yabancı istihbarat servislerinin filika attığı bir ülke haline geldi.  Bir bizim istihbaratı göremiyoruz.  Amerikalılardan bile iki gün öncesinde böyle bir eylem yapılacağı yönünde istihbarat var” dedi. 

Çözüm için Samimiyet ve Liyakat Önemli
Terörü önlemek için atılacak adımlar için özellikle hükümetin samimi olması gerektiğini söyleyen Cumhuriyet Halk Partisi Merkez İlçe Başkanı Celal Karakaş 15 Temmuz’dan sonra boşalan memur kutluklarına yeni getiren memurların Liyakate dayalı alınması gerektiğini söyledi. Karakaş, terör ile ilgili atılacak her adımda samimiyet ve liyakatin önemli olduğunu belirterek “Terörü durdurmanın bir tek yolu var o da samimi olmaktır. Samimiyetten kastım 'biz şurada hata yaptık' diyebilmek bir samimiyetliktir.  Hata yapmak insanlara mahsus, iktidar da muhalefet de hata yapar. Bundan önceki iktidar ve muhalefetler de yapmıştır. Yoksa terör bizden önce de vardı bizden sonra da var olacak deme doğruyu görmezden gelmektir.  Bir kere hatayı göreceksiniz ve hastalığı tespit edeceksiniz. Yani terör ile yaşamaya alışmak doğru bir söylem değildir.  İkincisi devlet kadroları büyük bir sirkülasyon içerisinde asker polis başta olmak üzere  bir çok memur görevinden atıldı Fetö den dolayı. Yerlerine yenileri geliyor. Bu arada büyük bir uyum eksikliği var.  Peki, bu yeni alınanlar veya daha önce alınanlar liyakat’a esas olarak mı alınıyor? Eğer liyakat esasına dayanarak alınamıyorsanız, onlardan verim alamazsınız. Yani terör ile baş edebilmek için samimiyet ve liyakat’a dayalı devlet memurlarının alınmasını sağlamamız lazım. Üçüncüsü ise cepheyi daraltmak lazım herkes ile sorunlu, herkes ile kavgalı. İçerde ve dışarda Sadece benim dediğim doğrudur, benim dışımdakiler yanlıştır derseniz Amerika bile olsa hepsi ile baş etmek yetmez. Suriye’ye girdik, Irak'a girdik, Fetö var PKK var, IŞİD var, Ekonomik kriz var. Eğer Milli Mutabakat sağlamazsak bunlar ile baş edemeyiz.  Acilen komşularımız ile barış içine girmemiz lazım. İçerde de yapılan yanlışları büyük bir samimiyet ile ortaya koyup çözüm yollarını iktidar ve muhalefet olarak beraber ortaya koymamız lazım” dedi.

Birinci Şart Ötekileştirmeden Kucaklamak
Terör ile mücadelede, terörü yenmenin birinci şartının kimseyi ötekileştirmeden herkesi kucaklamaktan geçtiğini belirten Milliyetçi Hareket Partisi İl Genel Meclisi Grup Başkan Vekili Cahit Özer “Bombalı saldırı veya terör olayları meydana geldiği zaman, ilk önce milli beraberlikten, tek yumruk olmaktan bahsediyoruz.  Ama tek yürek olarak milli beraberliği sağlamanın özellikleri vardır. Önce benim %48 diye ötelemeden, beni de kendi vatandaşın kabul etmen, ben %52'denim diyerek kendini yüksekte görmemen gerekir. Bunu yapamadığınız zaman ben duyguların samimi olduğuna inanmam. Terör ile mücadelenin birinci şartı da bu.  Türkiye'nin silkeleyip kendine gelmesi lazım. Bu da siyasi iktidara düşüyor. İktidar yapılan hataları kabul etmek zorunda.  Fetö ile yıllarca kucak kucağa oturdunuz tamam hataydı, çözüm süreci hataydı, IŞİD hataydı, PYD Başkanı Salih Müslim ile görüşmeler hataydı ama biz bunların hepsinin hata olduğunu söyledik. Eğer siz muhalefetin uyarılarını dikkate almazsan sonuç maalesef kaçınılmaz olur.  Bir tek düşmanımız PKK Terör örgütüydü şimdi KCK'sı var, PYD'si var, DAEŞ'i var” dedi.  

Millete Gittikten Sonra Net Tavrımızı Belirleriz
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Başkanlık sistemi ile ilgili yaklaşımını da değerlendiren Milliyetçi Hareket Partisi İl Genel Meclisi Grup Başkan Vekili Cahit Özer “7 Haziran seçimlerinde AK Parti vatandaştan bir tokat yedi. Fakat seçimlerden sonra korkunç bir manevra yaptı ve HDP ile PKK ile geçilen güllük gülistanlık süreç 20 Temmuz’da Suruç katliamı ile sona erdi.  Ondan sonra yıllarca özellikle Milliyetçi Hareket Partisine 'kandan besleniyorsunuz' diyenler, kandan beslenmeye başladılar.  Koalisyon sürecinin uzun sürmesi ve bu sürede ülkenin hükümetsiz kalması 1 Kasım seçimlerini doğurdu ve 1 Kasım seçimlerinde halk uyarı verdiği AK Partiyi yine başa getirdi. Ondan sonra Anayasa denilen bir şey Türkiye'de kalmadı.  Fiili olarak bir Devlet Başkanlığı Anayasaya aykırı uygulanmaya başlandı. Türk Milletinin oylarına saygılıysak Millet Ahmet Davutoğlu'na oy verdi.  Ahmet Davutoğlu’na da hükümeti kurma görevini Cumhurbaşkanı verdi ve Ahmet Davutoğlu hükümeti kurdu. Ahmet Davutoğlu'nun kurduğu hükümet gen soru verilerek düşürülmedi.  Cumhurbaşkanı ‘gel bas istifayı seni alıyorum seni atıyorum’ dedi.  Zaten Anayasaya aykırı bir sistem fiili olarak uygulanıyordu. Genel Başkanımız Devlet Bahçeli de 'arkadaşlar fiili bir uygulama söz konusu gelin meclise getirelim meclisten geçerse millete gidelim' dedi.  Ben bir siyaset yapıyorsam kendi vatandaşımdan korkmamam lazım bizim en büyük özelliğimiz budur. Barajın altında kalma pahasına bile olsa millete gitmekten hiç korkmadık.  Genel Başkanımız da Grup toplantısından da bahsetti bu konuyu gündeme taşıdığı için 'benim bir oyum var mecliste de referandumda da 'evet ' kullanacam' dedi.  AK Parti de 130'u bulsun millete gitsin ondan sonra biz de net tavrımızı belirleriz” dedi. 

Nerden Çıktı Bu Devlet Bahçeli Sevginiz?
Hüseyin Babacanoğlu'nun "Ben bahçelinin yeteri kadar oy sağlayacağını düşünüyorum.  AK Partiden mecliste fire olmaz yeteri oyu sağlamak için de Devlet Bahçelinin  yeterince destek olacağından eminim" sözlerine  Cahit Özer cevap vererek  AK partililerin Bahçeli sevgisine anlam veremediğini belirterek "Ben sizdeki bu son dönemdeki Devlet Bahçeli sevdanızı anlayamadım. 1 Kasım seçimlerinden sonra Genel Başkanımızı İstanbul İl Başkanınızın muhatabı sayıyordunuz" dedi.  Celal Karakaş ise "Eğer tasarı meclisten çıkmazsa diyeceğiniz bir şey olacak mı? " sorusuna ise Babacanoğlu 'kaçarı yok' diyerek "Çıkmayacak diye bir şey yok. Orada çıkmama imkanı yok çünkü kimsenin kaçarı yok." dedi.

Cuma Deren
 


Kaynak: Haber Merkezi