Son Sözleri: "Vatan Sağolsun"
Çanakkale boğazı Nara Burnu önlerinde 4 Nisan 1953'te İsveç bayraklı Naboland adlı gemiyle çarpışarak batan Dumlupınar denizaltısında şehit olan 81 denizci anıldı.
Hem karada, hem denizde gerçekleştirilen törenlerde duygu dolu anlar yaşandı.
Dumlupınar şehitleri için ilk tören Nara Barbaros Şehitliği'nde düzenlendi.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasıyla başlayan törende, Çanakkale Valisi Orhan Tavlı, Boğaz ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Tayyar Ertem, Dumlupınar faciasında şehit olan bazı askerlerin yakınları ile askeri personel şehitliği ziyaret edip karanfil bıraktı.
Buradaki törenin ardından Vali Orhan Tavlı ve Tuğamiral Tayyar Ertem, 'TCG Çanakkale' denizaltısına binerek 64 yıl önce 'TCG Dumlupınar'ın battığı noktaya çelenk bıraktı.
Davetliler ise töreni 'TCG Türkeli' gemisinden izledi.
Gemide bulunan şehit askerlerin yakınları duygu dolu anlar yaşadı.
Dumlupınar'da şehit olan er Ahmet Günal'ın oğlu Mustafa Günal, babasını en son 4 yaşındayken gördüğünü söyledi.
Günal, "Babamı ölmeden önce 2 kez gördüm, onu da hayal meyal hatırlıyorum. Birinde yaz aylarıyla beyaz bir askeri üniforma ile gelmişti. Sonrasında siyah bir elbise ile geldi, kıştı. Babam ile hatırladığım bu iki hatıra var. Burada bulunmak ve törene katılmak çok özel bir duygu" dedi. Törenin ardından Nara Kalesi'nde bir sunum yapıldı, ardından da bando konseri düzenlendi.
TCG Dumlupınar, 1953 yılında, 3 Nisan'ı 4 Nisan'a bağlayan gece su üstünden seyrederken, saat 2:10 sularında Çanakkale boğazı Nara Burnu açıklarında Naboland adlı bir İsveç yük gemisiyle çarpıştı. Naboland, baş torpido dairesinin sancak tarafından Dumlupınar'a çarpmıştı.
Çarpışmanın şiddetiyle Dumlupınar'ın güvertesinde bulunan 8 kişi denize düştü. 8 kişiden 2 si pervaneye takılarak, biri boğularak yaşamını yitirdi. Olay yerine ilk olarak Gümrük Motoru geldi. Sağ kalan 5 kişi, Gümrük Motoru tarafından Çanakkale'ye götürülerek hastaneye yatırıldı.
Denizaltı öylesine hızlı batmıştı ki geminin içindeki 81 kişiden yalnızca 22'si kıç torpido dairesine sığınabildi. Burada mahsur kalan 22 kişi battı şamandırasını su yüzüne fırlattılar. Güneşin doğmasıyla birlikte civarda dolaşan balıkçı tekneleri tarafından şamandıra görüldü. Gümrük Motoru derhal şamandıranın yanına geldi. Gümrük Motorunun ikinci çarkçısı Selim Yoludüz, şamandıradaki ahizeyi kaldırarak ve ‘Alo’ diyerek cevap bekledi. Denizaltıdan cevap veren Astsubay Selami Özben; elektriğin kesik olduğunu, geminin sancak tarafına 15 derece yatık olduğunu, kıç torpido dairesinde 22 kişi olduklarını bildirdi. Selim Yoludüz, Kurtaran gemisinin geleceğini söyledi. Daha sonra ise Üsteğmen Suat Tezcan, aynı telefon vasıtasıyla Astsubay Selami ile irtibat kurdu. Üsteğmen Suat Tezcan ile Astsubay Selami arasında şu konuşma geçti: -Alo... aşağıdan... alo.... Dumlu..." "-Evet Dumlu..." "-Ben Üsteğmen Suat...". "-Evet efendim, ben Selami..." "-Selami nasılsınız? Biz geldik, şimdi bana durumu anlat". "-Efendim dizellerden yara aldık, manevra dairesinde yangın çıktı. Bataryayı sıfıra alarak kıç torpido dairesine geçtik. Şimdi manevra dairesi suyla dolu..." "-Kaç kişisiniz orada...?" "-Diğer dairelerle irtibatınız var mı?" "-Yarım saat evvel kıç batarya dairesi ile konuştum, şimdi cevap vermiyorlar". "-Merak etmeyin, Kurtaran geldi, biz buradayız". "-Efendim manometre 267 kadem gösteriyor, doğru mu?" "-Selami, Kurtaran geldi. Şimdi kurtarma işlemine başlanıyor. Ben biraz sonra yine gelirim". "-Peki efendim...". Üsteğmen Suat bu konuşmayı rapor ettikten sonra, yeniden telefon başına gelerek aşağıdakilere moral vermek istedi; -Alo Selami. -Evet Dumlu. -Selami nasılsınız? -Efendim hava biraz fenalaştı. -Moralinizi bozmayın. O hava size daha iki gün yeter. Sen çocukları yatır. Sigara içmeyin. -Yok efendim hepsi yatıyor. Sigara da içmiyoruz. Işık da yok, karanlıktayız. -İhtiyaç lambalarını kullanmayın, lazım olacak. -Kullanmıyoruz, zaten birinin ışığı çok zayıfladı. Bu konuşmanın ardından, Astsubay Selami, kurtarılma ümitlerinin olmadığını anladı. Denizaltından duyulan son cümle, Astsubay Selami’nin “Vatan sağolsun” sözleri oldu. Bir süre sonra denizaltıyla tekrar irtibat kurulmak istense de, Üsteğmen Suat seslenişlerine cevap alamadı. Aşağıdan sadece bir takım gürültüler ve inilti sesleri duyuldu. Çalışmalar esnasında, şamandıranın telefon kablosu kopunca, denizaltıdan bir daha haber alınamadı. Denizaltıdan sadece çarpışma anında köprü üstünde bulunan Yüzbaşı Sabri Çelebioğlu, Üsteğmen Kemal Ünver, Üsteğmen Haşan Yumuk, Astsubay Başçavuş Hüseyin İnkaya, Astsubay Başçavuş Hüseyin Akış kurtulmuş, içlerinde Komodor Kurmay Albay Hakkı Burak’ın da bulunduğu 7 subay, 35 astsubay, 39 er şehit olmuştu.