Cumhuriyet meydanı Çanakkale’de 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlamalarına ev sahipliği yaptı. Salı pazarında toplanan işçi sendikaları üyeleri saat 12.30 da Salı pazarından Cumhuriyet Meydanına doğru yürüyüşe geçti. İşçi sendikalarına sivil toplum örgütleri CHP, CHP Gençlik Kolları üyeleri de destek verdi. Salı pazarından hak emek özgürlük başta olmak üzere bir çok slogan atarak ve ellerinde çeşitli dövizler ile yürüyen emekçiler yürüyüşlerini Cumhuriyet Meydanında sonlandırdılar.
EMEKÇİLERİN SORUNLARIDA AKTARILDI
Günün anlam ve önemi ile ilgili meydanı dolduran emekçilere konuşma yapan DİSK Genel İş Şube Başkanı Metin Ceylan şunları söyledi. "Bu Memleket Bizim, Bu Cehennem, bu Cennet Bizim " "Bu Davet Bizim" diyerek, bu meydanı dolduran işçiler, emekçiler, emekliler, kadınlar, gençler, 1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma günümüz, bayramımız kutlu olsun! İşçi sınıfı mücadelesinde yitirdiğimiz bütün sınıf kardeşlerimizi, direnişlerde ve mücadelede yitirdiğimiz tüm yoldaşlarımızı saygıyla anıyoruz. Bu Dünya Kapitalizme Uygun Değil Çıkış Arıyoruz!!! Varlığı işçinin emek gücüne bağlı olan kapitalizm; insanlığın, tüm canlıların ve doğanın geleceğini yok ediyor. Kamusal olan ne varsa parçalayan kapitalist sistemin, içinde bulunduğu yapısal sorunlar salgın ile beraber daha da büyüdü ve kapitalizmin cilası iyiden iyiye dökülmeye başladı. Yaşanan her kapitalist krizde olduğu gibi son salgın sürecinde de insanlık dışı çalışma koşulları yaygınlaştı. Sermaye sahipleri işçi sınıfı üzerindeki tahakkümünü arttırıyor, işçileri daha uzun, daha sağlıksız, daha güvencesiz, daha ucuza çalıştırarak karlarını koruyor. Bu yüzden ‘’Kapitalist sistemin son kullanma tarihi geçti! Bu düzeni değiştireceğiz diyoruz. Çıkış arıyoruz!” dedi.
İKTİDAR EMEĞİ UCUZ YAŞAMI PAHALI HALE GETİRDİ!
Ceylan konuşmasının devamında “İşçi sınıfı; işsizlik, yoksulluk, yüksek enflasyon, düşük ücret, uzun çalışma saatleri ve güvencesizlikle ezilmek isteniyor! Haksız gelir ve servet transferleri ile eşitsizlik artarken demokrasinin lime lime edildiği, hukukun siyasallaştığı, insan hak ve özgürlüklerinin otoriter rejim altında ezildiği ülkemizde, iktidarın yanlış ekonomi yönetimi ile yaygınlaşan ve derinleşen bir yoksullukla karşı karşıyayız. Ülkenin kamusal kaynakları bir avuç sermayeye peşkeş çekiliyor, varlıklarımız özelleştirme, kamu - özel işbirliği ve yap-işlet-devret projeleriyle elimizden alınıyor, geleceğimiz yok ediliyor. Milyonlar işsiz, Milyonlar Çaresiz, Milyonlar geçinemiyor! İşsizlik, güvencesiz çalışma ve sefalet artıyor. İşsiz sayısının 9 milyona dayandığı bir ülke olduk. Milyonlarca emekçi açlık sınırının altında bir asgari ücretle çalışmaya mahkum edilmiş durumda. İşçi sınıfı artık temel gıda ihtiyaçlarını dahi karşılayamayacak duruma geldi. İktidar bunu görüyor, kabul ediyor ancak çözüm üretmiyor. İşçilerin sırtından elde ettikleri nimetlerle her gün biraz daha palazlanan bir avuç sermaye sahibinin aksine işçiler, insanca yaşamanın asgari koşulları için mücadele etmek zorunda bırakılıyor. Enflasyon, pahalılık, işsizlik, güvencesizliğin yanında kötü çalışma koşullarıyla iş güvenliğinden yoksun bir şekilde sağlıklarında hatta canlarından oluyorlar. Sosyal güvenlik şemsiyesi ise delik deşik edilmiş durumda. Nitelikli, ücretsiz, kamusal sağlık ve eğitimden bahsetmek artık çok zor, sağlık da, eğitim de ticari hale gelmiş durumda. Kısacası işçi sınıfı, sermayenin çıkarları doğrultusunda kurgulanmış kapitalist sistemde hukuksuz ve keyfi bir biçimde türlü haksızlığa maruz kalıyor. Fırsat eşitliği, adil bölüşüm, cinsiyet eşitliği ve temel insan hakları bu sistemde yok; işsizlik, yokluk, güvencesizlik, kriz ve yasaklar var.” ifadelerine yer verdi.
ÇARESİZ DEĞİLİZ!
Ceylan konuşmasının sonunda bu böyle girmez Çare var diyerek şunları söyledi. “Bu düzen böyle gitmez. Halkı yoksulluğa, açlığa, işsizliğe, borçluluğa ve güvencesizliğe mahkûm eden bu akıl dışı düzen Türkiye’nin sırtında bir yüktür. 20 yıldır ülkeyi yönetenler ve tüm yetkileri tek kişide toplayanlar sorumluluktan kaçamaz. Ülkenin kanayan sorunlarını kendi dışındaki herkese ve her şeye bağlayan bir yönetim anlayışına artık yeter diyoruz. Biz işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler, tüm sömürülenler, yoksullaşanlar ve ezilenler olarak bu düzeni değiştirme, 84 milyonun insanca yaşayacağı bir ülkeyi inşa etme gücümüz var. Emeğin, barışın, demokrasinin, eşitliğin, özgürlüğün egemen olduğu bir düzeni biz kuracağız! Küçük bir azınlık için çoğunluğun hiçe sayıldığı bu düzenin ömrünü kısaltmak, işçilerin, emekçilerin birlik ve dayanışma ekseninde mücadeleyi yükseltmesiyle mümkün hale gelecektir. İşçilerin gücü emeği ve bilincidir. Eşit, adil, demokratik ve emekten yana bir toplumsal dönüşüm için daha kararlı, daha örgütlü, daha dayanışmacı bir mücadeleyi hep birlikte öreceğiz. Sadece ekonomik kazanımlarımız için değil, demokrasi, eşitlik, özgürlük ve adalet talebimizdeki ısrarlı ve kararlı duruşumuzla işçi sınıfı mücadelesini büyütmeye ve bu acımasız düzen karşısında durmaya devam edeceğiz. Karanlık Gidecek, gezi kalacak, biz kalacağız. İnsanlığın Geleceği İşçi Sınıfının Ellerinde! 1 Mayıs’la Umudu Yükseltecek, Mücadeleyi Büyüteceğiz! Sömürüsüz, baskısız, insan onuruna yaraşır bir iş, gelir ve sosyal güvenlik İSTİYORUZ!, Demokrasi İSTİYORUZ!, Eşit ve adil bir bölüşüm, sosyal adalet İSTİYORUZ!, İş güvencesi, özgür toplu sözleşme hakkı ve örgütlenme özgürlüğü İSTİYORUZ!, Belediye şirket işçilerine kadro İSTİYORUZ!, Kamusal, nitelikli, parasız ve erişilebilir sağlık ve eğitim İSTİYORUZ!, Hukukun üstünlüğünü İSTİYORUZ!, Savaşsız, şiddetsiz bir dünya İSTİYORUZ!, İstanbul Sözleşmesinden VAZGEÇMİYORUZ!, Eşit işe, eşit ücret İSTİYORUZ!, Doğanın talanı ve sömürüsüne son verilsin İSTİYORUZ!, Ücretler üzerindeki vergi yükünün azaltılmasını İSTİYORUZ!, Hukuksuz olarak işinden edilenler işlerine geri dönsün İSTİYORUZ!, Yaşasın Birlik, Yaşasın Dayanışma, Yaşasın Mücadele! YAŞASIN 1 MAYIS!”
KHK’LİLERİN ÇIĞLIĞI CUMHURİYET MEYDANINDA YANKILANDI
Cumhuriyet Meydanında gerçekleştirilen 1 Mayıs kutlamalarında KHK ile işten çıkarılanlar adına konuşma yapan aynı zamanda da KHK mağduru olan Ayşegül Sandıkçıoğluşunları söyledi.
Öncelikle bugün tüm dünyada alanları dolduran işçi ve emekçilerin 1 Mayıs Uluslararası Emek ve Dayanışma Gününü kutluyorum. Bununla beraber alanları hiç boş bırakmayan ve her ne pahasına olursa olsun yaşam haklarına sahip çıkan, İstanbul Sözleşmesinden bir adım bile geri adım atmayan, her daim ‘Asla Yalnız Yürümeyeceksin’ diyerek ‘Yıkılsın Bu Dünya Biz Yeniden Kurarız’ iradesini gösteren kadınların 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü kutluyorum. Hızla güvencesizleşen, her an işsiz kalabilme kaygısıyla burun buruna çalışan, yarına dair en küçük bir garantisi olmadan çalışmaya mahkum edilen tüm prekaryaların 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü kutluyorum. Tek bir ağacı bile sahipsiz bırakmayacağız diyerek ülkeyi talan edenlere göz açtırmayan, doğasına, suyuna, ormanına ve tüm canlıların yaşam hakkına canı pahasına sahip çıkan ekoloji mücadelesi veren dostların 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü kutluyorum. Dünyanın neresinde olursa olsun savaşa, yoksulluğa ve her türden adaletsizliğe karşı çıkan insan hakkı savunucularının 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü kutluyorum. Ve Bir gece vakti tek bir listede adı yazıyor diye sorgusuz sualsiz işlerinden edilen 125.678 KHK mağdurunun 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü canı gönülden ve bütün yoldaşlık duygularımla kutluyorum. 125.678 KHK mağdurundan birisi olarak sizlere KHK ile neler yaşadık anlatmak isterdim ama sanırım buna imkan yok. İlk KHK’lardan bu yana tam 6 yıl dolmak üzere. Benim sürecimse şu an tam 5 yıl 5. Ayında. Bu sürece girdiğimizde kızım anaokulundaydı. Şimdi ilkokulu bitiriyor. Kızım Deniz Öykü. Adı gibi Mavi, adı gibi çok öyküler biriktiriyor hayatımıza dair. Ve benim hayattaki en büyük gücüm tabiki. KHK öncesi ilk açığa alındığımda iş yerinden Leon filmindeki Matilda gibi çıktığımı hatırlıyorum. Bir elimde saksı çiçeğim diğer elimde kızımla fotoğrafımız. Bir anda 6 yaşında bir çocukla birlikte işsiz kalma şokuyla eve gelip de kızımı servisinden aldıktan sonra beni ilk kendime getiren şey onun gülüşü olmuştu. Hemen ona sarılıp söz vermeye başladığımı hatırlıyorum. ‘Sana söz kızım, bu gülüş asla solmayacak sana söz!’. 20 gün sonra gelecek olan kirayı, faturayı, servis parasını, vs yi nasıl ödeyeceğime dair hiçbir fikrimin olmadığı o an kendimi sabitleyebildiğim tek şey Öykü’nün gülüşü oldu. Ki hala orada sabit olduğum için umudumu her daim canlı tutmayı başarabildiğimi düşünüyorum. Bu süreçte kimimiz yalnız olmadığımız için çok şanslıydık. Kimimizse yapayalnız olduğumuz için şanssız. Evinin mutfağında intihar eden 3 çocuk annesi KHK’lılar da var aramızda. Ya da yine yıllarca emek verip akademideki işinden ihraç edildiği için intihar eden dostlarımız var. Onlara yetişemediğim, el uzatamadığım, ‘Seni anlıyorum’ diye tutup sıkıca sarılamadığım için hala eksik hala kızgın hissediyorum kendime karşı. Diğer yandan iktidarın nefretini sürekli solumak oldukça yorucuydu hepimiz için. Sınavlara girerek hakkımızla kazanmış olduğumuz işlerimizden bir soruşturma dahi geçirmeden çıkarıldığımız yetmiyormuş gibi başka işler bulmamız da engellendi. Örneğin ben Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Maliye lisans eğitimi ve ayrıca 9 Eylül Üniversitesi Maliye yüksek lisans mezunuyum. Ve bu süreçte muhasebe bürosu açabilmek için stajımı başlatmaya karar verdim. Lakin KHK’lar bizlerin belge almalarını da engellemişti. Ardından bir gecede SGK hizmet belgelerimize KHK ile kamu görevimizden ihraç edildiğimizi yazdırdılar. Bunu gören işverenlerse OHAL’in o korku saldığı günlerde anında bizleri işe almaktan vazgeçti. Üniversitede doktor olan hocalara marketlerde kasiyerlik bile yaptırılmadı. Ben Çanakkale’de kesinlikle iş bulamadım. Aynı esnada şunu söylediler gıyabımızda: ‘Ağaç kabuğu yesinler!’…. Ama unuttukları bir şey vardı. Biz bir şekilde bir yolunu buluruz. Bizim annelerimiz babalarımız da bulmuştu 12 Eylül dönemlerinde. Biz de bulduk. Tütün sardım mesela. İş kurmaya çalıştım bir dönem. Öğretmenlik yaptım ve hala yapıyorum. Yetmedi mi? Ailem, arkadaşlarım, dostlarım, sendikam, yoldaşlarım… Düşüyorum tutun dediğimde dört koldan beni tutan insanlarım var benim. Herkese teker teker teşekkürler… Ve biz ağaç kabuğu yemedik evet. Hatta o kabuğunu yesinler dedikleri ağaçları kesemesinler diye her bir ağacı teker teker savunmak için kızımla birlikte Kaz Dağlarındaydık. İşte bir KHK’lıyı ne ayakta tutar sorusunun cevabı… Beni ayakta tutan haklılığım ve meşruluğum… Beni ayakta tutan haksızlığa karşı direnenlerin ve dayanışanların varlığı… Beni ayakta turan, paçalarımızdan akan adaletsizliğe ve hukuksuzluğa karşı direnmekten ve umudetmekten başka bir yolumuzun olmadığını biliyor olmak… Beni ayakta tutan şey; kızıma adil, eşit, özgür ve yaşanılası bir dünya bırakabilme isteği… Bunun için de diyorum ki, eninde sonunda; KHK’lar Gidecek Biz Kalacağız! KHK’lar Gidecek Adalet Yerini Bulacak! Yaşasın 1 MAYIS!”
Konuşmaların ardından 1 Mayıs konseri başladı. Cumhuriyet Meydanını dolduran emekçiler halaylar çekerek dans ederek 1 Mayısı kutladılar.
Burcu ERDAL-Şerife ERDEM